45
Products
reviewed
212
Products
in account

Recent reviews by ℳ𝒾ℯ𝓁𝓋

< 1  2  3  4  5 >
Showing 1-10 of 45 entries
19 people found this review helpful
2 people found this review funny
2
30.5 hrs on record (27.9 hrs at review time)
Early Access Review
İncelemeyi daha önce bu tarz hiçbir oyun deneyimi olmayan biri olarak yazdığımı baştan belirteyim. Bir şeyler inşa edebileceğimiz oyunlarda, temeli bunun üzerine kurulu olmasa bile genelde o 'inşa etme' kısmı benim en çok oyalandığım ve zevk aldığım kısım olmuştur ama işin içine hiç strateji-yönetim vs. girmemişti, Manor Lords bu anlamda ilk oldu. Dediğim gibi olumlu olumsuz kıyaslayabileceğim alternatiflerim yok, bu türün aşığı da değilim, o yüzden daha çok sıfırdan öğrenmeye başlayan birinin gözüyle, ne beklediğimi ve ne bulduğumu belirtmeye çalışacağım.

Oyun henüz erken erişimde ve bu haliyle elbette ki bunu size hissettiriyor. Gerek yönetim yükseltmeleri, gerekse şehrin işleyiş düzeni anlamında gelişmesi/dokunulması gereken hayli noktaları var. Özellikle gıda probleminin bir şekilde sağlıklı ve çıldırtmayan bir dengeye oturtulması gerekiyor. Bildiğim kadarıyla tek bir kişi geliştirdiği için, bu erken erişimin biraz daha elle tutulur bir hale gelip, asıl hedef kitlesinde çok daha olumlu bir etki bırakabileceği o süreç biraz yavaş ilerleyebilir diye düşünüyorum ancak bu halde bile benim için gayet tatlı.

Üç tane oynanış seçeneği olması beni epey mutlu etti. İsterseniz diken üstünde, tamamen savaşmaya yönelik gelişerek, isterseniz daha rahat şekilde savaşıp toprakları ele geçirerek isterseniz de bacaklarınızı uzatıp mutlu mesut şehrinizi geliştirip, ekip biçip koyunlarınızın koşuşturmalarını izleyerek oynayabiliyorsunuz. Yani sizi ille de savaş savaş diye zorlamıyor, kaldı ki bence zaten şehrin kalkınması ve refahı için uğraşmanın yanında savaş tarafı kafanızı en az ağrıtan şey olabilir oyunda. Esas meşguliyetiniz mikro yönetimin zorluğu olacağından, oyunun savaş kısmı belki çok geri planda ve ham bile gelecektir bazılarına (bu tarafı benim için çok mühim olmamasına rağmen hak veriyorum).

Öğrenme açısından, açıkçası ne yapacağınızı anlamanın inanılmaz karmaşık olduğu bir sistem yok ama oyun da bu anlamda sizi her şeye hemen hakim edecek kadar detaylı bir öğreticiye sahip demek yalan olur. Yerleştirilebilir öğelerin hangi işleve sahip olduğu temelde belli, bir şeylerin çalışma mantığını ise biraz sağı solu kurcalayarak keşfetmek ve anlamak gerekiyor. Benim kadar sıfırdan başlayan biri için bile yormayacak bir alışma süreciydi diyebilirim, zaten şu haliyle aman aman bir detay da yok oyunda.

Ben, daha ziyade bana hitap eden tarafı olarak harika grafikleri, huzur veren orta çağ atmosferi ve muazzam güzel müzikleri eşliğinde şehir kurma-yönetme(ye çalışma) tarafıyla vakit geçirirken inanılmaz keyif aldım ve geliştikçe çok daha keyifli bir hale geleceğini umuyorum. Bölgesel fiyatlandırma ve Türkçe dil desteğine ayrıca kalp <3.
Posted 6 May.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
13 people found this review helpful
1
6.8 hrs on record (2.0 hrs at review time)
"aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir"

Devasa çölün ortasında bir yerdeyim. Baktım bilmediğim bir dil konuşuyorum. İstikamet o an için belirsiz. Başladım yürümeye, bir ölçüde uçabildiğimden henüz haberim yok tabi. Atkımı birazcık uzatabilecek kadar ilerledim, sonra epey saçma bir vakitte oynamaya başladığımdan dolayı uyku bastırdı, acaba daha uygun bir vakte mi erteleseydim ikileminde azıcık duraklayıp manzarayı izliyorum.. derken pembe kumların arasında benim gibi görünen birisi belirdi.

Kim olduğumu, amacımı, nereye gideceğimi bilmediğim bir yolda bir arkadaş bulmanın sevinci anlatılmazmış, zıplayarak selamlaştık. Bıdı bıdı bir şeyler konuşarak yürüyoruz, acaba ne diyor, diyorum içimden. Gerçekten böyle bir yolculukta, birbirimizin dilini hiç bilmediğimiz biriyle yürüdüğümü hayal ettim. Yoldaş olmuşuz bir şekilde, ilerliyoruz, bazen azıcık uzaklaşmamız gerekiyor ama gözümüz birbirimizi seçemez olunca bir işaret veriyoruz "orada mısın?" der gibi, diğerimiz "buradayım, merak etme" diye güvence veriyor. Dilin ne önemi kalmış? Anlaşıyoruz..

Uçabildiğimi, o uçunca fark ettim. Baktım havada süzülmeye başlamış, bir şeyler söylüyor. Ben hala ayaklarımın üstünde yürümeyi becerebiliyorum sadece, belki o olmasa bütün yolculuk da böyle geçecek. Nasıl uçabileceğimi öğrendiğimde yol almanın keyfi de arttı.

Yürüdükçe, başta insanın içini ısıtan güneşli çöl yerini şiddetli fırtınalara bırakmaya başladı. Hala ilerliyoruz ama ne koşmak kalmış, ne uçmak, bir şeyler söyleyebilecek halimiz bile yok, yalnız bir çileyi paylaşıyoruz sessizce. Bir adım ileri, beş adım geri gidiyoruz bazen. Hep güzel havalarda yan yana olsaydık bu kadar anlamlı olur muydu, sanmıyorum. Tek başıma dayanabilir miydim bu koşullara? Dayanırdım mecbur kalınca elbet, ama yanında birinin varlığını görmek nasıl da yorgunluğu alıyor..

Sona doğru yollarımız ayrıldı. Nereye baksam yok, ne kadar beklesem gelmiyor. Ben mi önce gittim yoksa o mu, orası bile meçhul. Sanki 'yol boyunca sana eşlik edenler olacak, ama en nihayetinde bu senin kendi yolculuğun' öğretiliyor bana.

Demem o ki bu bir oyundan ziyadesiyle öte bir sanat eseri. Yolu, yoldaşlığı, zorluklara rağmen devam edebilmeyi, hangi yetilere sahip olduğunuzu keşfetmeyi, çok sevinmeyi ve hüzünlenmeyi tattığınız bir yolculuk. Kendisi ne kadar kısaysa, etkisi o kadar uzun. Bırakın yol size öğretsin.

https://steamproxy.net/sharedfiles/filedetails/?id=3226392460
Posted 19 April. Last edited 19 April.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
11 people found this review helpful
7.0 hrs on record
Böyle su gibi akan hikaye bazlı oyunları o kadar seviyorum ki..

Başından sonuna kadar gerek ortam, gerek renk tonları, gerekse hikayenin yormayan hafifliğiyle bana adeta 6-7 saatliğine huzur verdi diyebilirim. Tercihen diyalogların oynanış içerisinde biraz daha derinleşmesini ve görev odaklılığın yanında biraz bizim de kendimizi keşfedebildiğimiz bir yolculuk olmasını isterdim ama bu anlamda fazlasını aramayanlara hissedilir bir eksiklik de vermiyor aslında oyun.

Hakkında sadece gözle görülebilecek bir uzaklıkta, bizimkine benzer bir gözlem kulesinde olduğunu bildiğimiz biriyle sesli iletişim kurup, günden güne paylaşacak daha fazla şey bulma durumu bile bana çok hoş geldi en başta açıkçası. Bütün o gürültünün, sahteliğin yanında biriyle bu şekilde tanışma fikrini samimi ve özel bulduğumdan belki, oyuna bağlanmakta hiç zorlanmadım.

Seçim konusunda diyalog çeşitliliği olsa da bunların hikayenin gidişatını (belki alternatif bir sona etkisi vardır, bilmiyorum) değiştireceğini düşünmüyorum, şahsen benim için dert olmadı. Gidişatta kendinizi Henry'nin yerine koyabilirseniz gizemi daha güzel bir tat bırakıyor.
Posted 17 April.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
4 people found this review helpful
1 person found this review funny
4.0 hrs on record
Denenebilir tarafını baskın gördüğüm için olumsuz oy vermek istemedim, üzerimde bir etki bıraktı desem yalan olur.

Öncelikle oyun bana hitap ediyor, yani tatmin etmeme kısmı yürüme simülasyonu olmasından kaynaklı değil fakat ne yazık ki bütünü başarılı bulamadım. Orman ağırlıklı birkaç farklı mekanda, beş bölümden oluşan bir hikaye anlatımı eşliğinde yürüyoruz. Bu bizim kendi kayıp ve pişmanlıklarımızın hikayesi, bir yönüyle iç hesaplaşma gibi düşünülebilir yani ancak ne yürüme simülasyonuna hizmet eden görsel tatmin edicilik tarafını, ne de hikayenin anlatılış şeklini sevemedim. Kompleks bir şey beklediğimden değil, çok basit malzemelerle çok lezzetli yemekler yapılabilir neticede, burada daha çok 'elde bunlar var bunları bir ekleyelim bakalım ortaya ne çıkacak' gibi bir şey geçti bana, umarım ifade edebilmişimdir.

Dramatik bir hikaye var evet, fakat böyle duygu yoğunluğu yüksek hatıralar bu kadar tekdüze bir biçimde mi anlatılmalıydı? Kullanılan ses tonundan, anlatıcı konuşurken bir anda başlayıp çat diye biten müziklerin (ki sayısı çok az) birbirlerini bastırması noktasındaki ahenksizlik bile beni rahatsız etti. Özensizlik diye ifade etmeyeyim, ama bir şeyler açıkça olmamış, olması için de fazla çabalanmamış gibi. Türünün başarılı bir örneği olarak düşünmüyorum ama oynanabilir.
Posted 30 March.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
12 people found this review helpful
9.4 hrs on record
https://steamproxy.net/sharedfiles/filedetails/?id=3167583218
Seneler önce, henüz Before the Storm çıkmamışken ilk oyuna başlayıp yarım bırakmıştım. Bırakma sebeplerimden bir tanesi de Chloe'nin ağır ergen triplerine katlanamamamdı açıkçası. Şimdi kütüphanemde dururken sıfırdan bir şans vereyim dedim ve ana olayların öncesinde geçtiği için bu oyunla başlamak istedim. Galiba doğru bir tercihti.

Gerçek hayatta, Chloe mizaç olarak uyuşmayacağım bir tip, yine de sabırlı olup anlayabilmek için normalden fazla çaba gösterdiğinizde sevilecek bir şeylerle karşılaşıyorsunuz. Bu kadar aksi bir kabuğun altında, ergenliğin verdiği duygusallığa has biçimde biraz abartılsa da kendince yaralı, fakat her anlamda duygularını çok yoğun yaşayan duyarlı bir genç kız var aslında. Aidiyet duygusunun eksikliğinin verdiği o bastırılmış öfkeyi ve üzüntüyü yer yer çok fazla hissediyorsunuz. Azıcık ilgi ve sevgi belirtisinde adeta ehlileşmeye meyilleniyor. Bu yanına kayıtsız kalamadım açıkçası.

Her ne kadar başımızın bir türlü b*ktan çıkmamasından dolayı ara ara fenalık gelse de, karakterlerin psikolojilerini anlayabilmek ve empati kurabilmek anlamında beklediğimden daha başarılı buldum. İlginç bir şekilde oyunun sonlarına doğru kimseye de gıcık olmadığımı fark ettim, Elliot dangalağı hariç.. İnisiyatif kullanmamız gereken bazı önemli seçimler cidden zorlayıcıydı.

Life is Strange serisine gerek kronolojik olarak, gerekse psikolojik bir ön hazırlık olarak tam buradan başlanması gerekiyor bence.
Posted 24 February. Last edited 12 April.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
11 people found this review helpful
9.8 hrs on record
Aslında oyunu beğenip beğenmediğimin kararına tam varamıyorum, ikisinin ortasında bir yerlerdeyim. Niye önermekle önermemek arasında olumludan yana oy verdiğimi belirtmek gerekirse de, sanırım 'zaman kaybı' olarak niteleyemeyeceğim için..

Göz doyurucu grafiklerine ve övülesi müziklerine rağmen The Quarry 9,5 saatin ardından bittiğinde, bende seçimlerimle yön verebildiğim bir oyun oynamışım gibi değil de interaktif bir film izlemişim hissi bıraktı daha çok. Seçimleriniz önemsiz olduğundan değil, fakat basitçe yürümek ve son derece az olan quick time eventlerden dolayı pek bir şey yapmış gibi hissedemiyorsunuz. Genellikle izleyici rolünde olduğumdan çoğu zaman elimi klavyede tutma gereği bile duymadığım için o sınırlı QTE'lerde de 'lan noluyo' gibi bi farkındalıkla oyuna dönüp durdum. Adeta sizi "aman bayılmasın" diye arada bir silkeleyip kendinize getirmeye çalışıyor oyun.

İki saatten sonra hikaye tempo kazanmaya başlasa da ilk iki saat son derece ağır aktı. Bu da şöyle bir dezavantaj; bu kısmın aksiyonsuzluğuna bir de tanışma faslı boyunca ahmaklıkta(nazikçe) birbirleriyle yarışan karakterler eklenince açıkçası biraz daralma gelebiliyor. Oyuna buralarda ara vermemek gerek diye düşünüyorum, sonra yeniden girme isteği duymanın zaman alma ihtimali var.

Senaryoya gelirsek, oynatıyor fakat basitçe Amerikan gençlik korku filmi klişesinden daha zengin ya da beklentiyi aşacak bir yanı yok. Bazı kişiler buna hiç aldırmayabilir, ben de aman aman bir hikaye beklentisiyle almadım açıkçası fakat şu anlamda sinirimi bozduğunu söyleyebilirim: arkadaş bu karakterler hiç mi yüksek bir duygu hissedemiyorlar? Ne bileyim yani beni her gün yaratık kovalasa dahi bu kadar soğukkanlı kalamam, ya da arkadaşımın elini testereyle kesmek zorunda kalsam olayın şokundan bir fenalaşırım en iyi ihtimalle, adamlar sivrisinek ısırmış gibi devam ediyorlar. Hele Ryan'ın son bölümde ha dönüştü ha dönüşecek olan Laura'yla pazara çıkar gibi sakin sakin ve hiçbir önlem almadan gidivermesi çok ilginçti. Hani bazen böyle mallığına sinir olduğunuz korku filmi karakterleri olur da ekrandan bir tokatlayıvermek istersiniz, işte o hissi buram buram yaşatıyor.

Genel olarak eh işte bir etki bırakmış olsa da bütünü itibariyle sıkıcı bulduğumu da söyleyemem. 'Daha iyi olabilirmiş' ve 'olmamış'ın arasında bir yerde bana kalırsa. Bu arada dilerseniz herkesin hayatta kaldığı ya da herkesin öldüğü oynanışı film izler gibi de izleyebiliyormuşsunuz, oyun bittikten sonra kurcalarken fark ettim.
Posted 13 January. Last edited 12 April.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
5 people found this review helpful
6.9 hrs on record
Aşık oldum.
Posted 7 January.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
7 people found this review helpful
4.0 hrs on record
İsmiyle müsemma bir yürüme simülasyonu.

Birkaç bölümden oluşuyor ve her bölümde farklı manzaralar eşliğinde, şiddeti de değişen yağmurlu bir havada küçük bir hikayenin parçalarını birleştiriyorsunuz. Sonbaharın bütün muhteşem renklerini görmek mümkün, sürekli değişen ortam seslerini ve çalan müzikleri de çok beğendim, pek dinamik çevre koşullarından söz edemesek de görsel açıdan tatmin ettiğini söyleyebilirim.

Çıkıp da şöyle bir yerde yürüme imkanınız yoksa, size ormanda yalnız başınıza biraz kafa dinlemenin vereceği o ruhsal dinginliği belli ölçüde sağlıyor.
Posted 31 December, 2023. Last edited 12 April.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
14 people found this review helpful
1 person found this review funny
176.3 hrs on record (34.6 hrs at review time)
https://steamproxy.net/sharedfiles/filedetails/?id=3156775401
Adeta terapi..

İlk oyuna aşık biri olarak, duyurulduğundan beri aylardır oyunun çıkmasını bekliyordum, ve nihayet... İnceleme yazmadan evvel belli bir süre hem oyunu keşfetmek, hem de neler vaat ettiğini deneyimlemek istedim; sonuç beni gayet memnun etti. Gel gelelim ince detaylara...

İlk oyun kendi kategorisinin göz bebeği denilebilecek bir başarı yakalamışken, 2'yi hem objektif değerlendirmek hem de biraz kıyaslamak istiyorum. Nihayetinde bu biraz amelelik, biraz tasarım ve dizayn simülatörü; ilk oyun 'iş yaptırış' anlamında oldukça keyif veriyordu, ikinci oyunda ise montaj kısmının üstüne pek düşülmediğini söyleyebilirim, fakat geri kalan her şey, temizliğinden boyasına, inşasına kadar kat kat daha keyifli ve detaylı olmuş. Bir oyunda boya yapmayı öveceğim aklıma gelmezdi ama adeta gerçek bir duvar boyuyormuş hissini rulonun sesinden tutun da, boyanın yavaşça kuruması gibi detaylarla muazzam yakalamışlar..

Artık müşterilerle bir nebze daha etkileşimli haldesiniz. İş alma mantığı yine ilk oyunla aynı şekilde mail üzerinden devam ediyor, fakat bir de isteğe bağlı olarak onların seslerini duyabiliyor, kısa bir telefon görüşmesi yapabiliyorsunuz.

Gelelim hikaye modunun en beğendiğim aracına.. Benim gibi kararsız ya da takıntılı insanlar için baldan tatlı bir özellik var ki, birkaç görev yapıp kilidini açtıktan sonra artık koyduğunuz eşyaların üzerinde görünüm değişikliği yapabiliyorsunuz. Örneğin bir koltuk alacaksınız; bunun rengine, minderlerinin kumaşının cinsine, ayak ve gövde kısmının detaylarına kadar özelleştirebilme imkanınız var artık. Diyelim ki sonradan seçtiğiniz görüntü sizi tatmin etmedi ya da bir uyum yakalayamadınız, ilk oyundaki gibi belli bir zararla satıp yeniden almaya gerek olmadan üstünde değişiklik yapabiliyorsunuz. Başka bir güzel detay, herhangi bir nesneyi kolayca çoğaltabiliyor ya da onun rengini-stilini birebir kopyalayıp başka bir şeye uygulayabiliyorsunuz. Ben bunu hikaye modunda yalnız benim satın almamı istedikleri eşyalar dışındaki müdahale edilemez şeylerde de denedim, onlarda da çalıştı. Oyun zevkimi en çok arttıran araç bu oldu açıkçası.

Ve sandbox... Üstelik öyle inşa et, boya, dekore et ile de sınırlı değil. Sims oynayanların aşina oldukları şekilde, yerin şekline kadar müdahale edebiliyorsunuz ve bu basit bir ekstra gibi dursa da, hayal gücünün sınırlarını genişletip uç şeyler tasarlamak açısından baya bir imkan tanıyor size. Aynı şekilde, sadece sandbox için kullanılabilecek bazı nesneler ve araç özellikleri de var.

Şimdiii.. her şey mükemmel olabilecekken, neden olmamış? Evler ilk oyuna nazaran çok daha modern ve göze hitap edecek şekilde tasarlanmışken, mobilyaların çoğu şu haliyle hem biraz demode, hem de çeşitlilik çok az. İlk oyunu dlcleriyle birlikte oynayan biri dekorasyon anlamında beklediği tatmini tam bulamayacaktır şuan için. Biliyorum, zamanla ek paketler ve yeni içerikler eklenecek, ama temel oyun için bile ilk oyunda olan çoğu nesnenin/mobilyanın burada hiç olmayışı ya da ilk oyunda geçerli olan işlevlerinin olmayışı bile bir eksik. Ne bileyim şömine var, mum var, yanmıyor. Haliyle garipsiyorsunuz. Kaldı ki ilk oyun için oluşturulan atölye öğelerinin modernliğini ve güzelliğini düşünüyorum, bir de oyunun kendi mobilyalarını.. neden diye soruyor insan.

Sonuç olarak oyun yine de belirtmediğim hayli fazla memnun edici detaya ve özelliğe sahip olduğundan, her şekilde ilkinin üstüne koyduğu ve kendini oynattığı bir gerçek. Zamanla burada da atölye öğelerine kavuşacağımızı ve oyunun daha güzel bir hale geleceğini umut ederekten destanımı bitiriyorum.
Posted 24 December, 2023. Last edited 19 April.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
4 people found this review helpful
1.4 hrs on record
Bazen hatırlamak istemezsin..

Oldukça kısa oynanışa ve çok tatlı pastel renk tonlarına sahip, tadımlık bir duygusal deneyim Before I Forget. Daha mağaza sayfasında olası senaryoları tahmin edebiliyorsunuz aslında, bile bile lades diyerek oynadım, pişman etmedi. Çok derin bir hikaye anlatımı yok, ama yüzeysel de değil; yapışkanlı notlar, fotoğraflar, kartposttallar ve mektuplardan iz sürerek birleştiriyorsunuz kafanızın içindeki bilinmezliğin parçalarını..

Süresini göz önünde bulundurunca, indirimsiz fiyatı biraz uçuk kalıyor. Bilhassa duygusal oyunlardan hoşlanan ve bu kategoride çok uzun uzadıya bir oyun arayışında olmayanlara tavsiye edebilirim.

https://steamproxy.net/sharedfiles/filedetails/?id=3120026328
Posted 22 December, 2023. Last edited 19 April.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
< 1  2  3  4  5 >
Showing 1-10 of 45 entries