133
Products
reviewed
2209
Products
in account

Recent reviews by Mert

< 1 ... 5  6  7  8  9 ... 14 >
Showing 61-70 of 133 entries
44 people found this review helpful
3 people found this review funny
3.8 hrs on record
AMNESIA : A MACHINE FOR PIGS

1899'un yeni yıl arifesinde (The Dark Descent'ten 60 yıl sonrası.) geçen oyunumuz, keşif gezisinden kısa süre önce dönen zengin fabrikatör Oswald Mandus'un şaibeli ve bir o kadar da trajik hikayesini konu ediniyor. Amnezi geçirdiği için yakın geçmişi dışında hiçbir şey hatırlamayan Mandus, bilinci yerine gelene kadar sık sık gizemli bir makine hakkında kabuslar görür. Ne kadar süre geçtiğini, hangi zamanda olduğunu idrak edemediği gibi gaipten seslerini duyduğu ikiz çocukları sürekli onu çağırıyordur. Hayatında ilk defa gördüğü ya da hastalığı yüzünden hatırlayamadığı bir şatonun odasında uyanır ve çocuklarının peşine düşer.

Evet, oyunun hikayesi biraz klişe ve hikaye anlatımı konusunda pek de iyi değil. Yani anlatmak yerine gerek etraftan bulduğumuz notlar gerek ana karakterimizin tuttuğu günlük ile okutmayı (Bir de telefonda konuştuğumuz gizemli adam var.) tercih etmişler. Bu yöntem iyi yapıldığı zaman çok göze batmıyor fakat bu oyunda iyi yapılmadığını söyleyebilirim. Ama oyunun bölüm tasarımları (Kasvetli şato, mahzen, kanalizasyon, laboratuvar, kilise, ıssız Londra sokakları, mezarlık vs.) ve destekleyici ''Steampunk'' atmosferi oldukça iyi, ürpertici çevre sesleri de işin içine girince gergin dakikalar yaşayabiliyorsunuz.

Düşmana hiçbir şekilde zarar veremediğimiz, sadece kaçarak canımızı kurtarmaya çalıştığımız, şimdilerde klasikleşmiş ve neredeyse önüne gelen stüdyonun yapmaya çalıştığı oyun türünün öncüsü olan Frictional Games'in Amnesia serisinin ikinci oyunu. Oyunun yapımını The Chinese Room isimli küçük bir stüdyo, dağıtımını ise F.G üstlenmiş. Bundan dolayı olacak ki ilk oyunun iyi olan tarafları (Çıktığı yılın ne grafik ne de oynanış olarak standartlarını yakalayamamakla beraber ilk oyundaki envanter yönetimi, akıl sağlığı mekaniği ve toplanabilecek çeşitli ögeler ortadan kalkmış. Ayrıca bulmacalar çok daha yüzeysel hale gelmiş ve keşif hissi yok olmuş.) geliştirilmemiş aksine tamamıyla çıkarılıp, oynanış anlamında bomboş bir oyun yapılmış. Ama bu oyun yürüme simülasyonu tarzındaki FPS korku oyunlarının temel gereksinimlerini tümüyle karşılıyor.

SONUÇ

Korku türünü seven herkes illaki Amnesia'nın namını duymuştur ya da çoktan The Dark Descent'i bitirmiştir. İlk oyunda eğlendiyseniz, bulmacalarını ve gerilimini sevdiyseniz maalesef bu oyunda aradığınızı bulamayacaksınız. Çünkü bu oyun ilkinin ufak çaplı bir modu gibi, içi boşaltılmış bir mod. Yüksek sesle ve anlık reflekse dayalı ucuz korkutma teknikleri bu oyunda bolca var. Kısacası seriyi tümüyle bitirmek istiyorsanız buyurun alın, indirim dönemlerinde 6 - 7 lira oluyor ve 3,5 - 4 saat arasında bitiyor. Aksi taktirde bundan çok daha kaliteli korku oyunlarına yönelmenizi tavsiye ederim.

İNCELEME PUANI : 62 / 100
Posted 18 January, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
60 people found this review helpful
4 people found this review funny
6.8 hrs on record
HATRED

Hatred, adı ve geçmişi bilinmeyen, sadece ''Antagonist'' (Karşı kişi ya da Muhalif düşman.) olarak bilinen bir adamın evinin bodrum katında atış talimi yapmasıyla başlar. İnsan toplumundan ve genel varoluştan tiksinti duyan karakterimiz, New York sokaklarında katliam yaratmaya karar verir. İlk amacı olan, mahalle polis karakolunu ele geçirmeyi gerçekleştirmek üzere evinden çıkar ve katliama başlar.

VAHŞET SEVİYESİ VE ANA KARAKTER

Öncelikle oyunun en büyük eksiği olarak görülen yönünden başlamak istiyorum. Oyunda çoğu eserde görmeye alışkın olmadığımız kadar nefret ve vahşet var. Masum insanları hiçbir sebep olmaksızın (Ana karakterimizin kendince sebepleri var fakat bunlar çok sadistçe.) öldürmek elbette sapıkça ve kabul edilemez fakat bunun bir oyun olduğunu ve insanların stres atmak için ya da vakit geçirmek için oynadığını unutmamak gerek. Başlarda ne adını ne de amacını bilmediğimiz ana karakterimiz, insanlığa olan nefretini dibine kadar hissettiriyor. Oyunun ortalarına doğru hem yaptığı iç monolog hem de ilerlediği yolu gördüğümüzde onun amacını anlıyoruz fakat empati kurmak oldukça zor.

OYNANIŞ MEKANİKLERİ

Hatred, izometrik kamera açısından karakterimizi kontrol ettiğimiz, birbirinden farklı silah ve ekipmanlar (Tabanca, Ak-47, pompalı tüfek, hafif makineli, ağır silahlar, köreltici bomba, molotof kokteyli, el bombası, zırh vs.) ile insanları katlettiğimiz ve yarı-açık görev lokasyonlarında araç sürdüğümüz bir oyun. Kağıt üzerinde muadillerinin aynısı gibi durmasına rağmen gerek oturaklı karakter kontrolleri gerek araç dinamikleri olarak onlardan çok daha kaliteli duruyor. Bunların yanı sıra düşmanların mermilere tepkileri, yere düştükten sonra birbirinden farklı şekillerde infaz edebilmemiz ve her uzvunun parçalanması oynanış zevkini oldukça arttırıyor. Ayrıca kaliteli karakter ve çevre animasyonlarının yanı sıra yıkılabilir çevre ve patlama efektleri ''Triple A'' oyun kalitesinde.

HİKAYE ANLATIMI VE SUNUM

Oyunun ana odak noktası hikaye anlatımı olmadığından dolayı bu kısmını eleştirmek saçma olabilir. Fakat sunum tarafında da pek iyi değil. Ama hiç merak etmeyin, o akıcı oynanış mekanikleri ve gözlerinizin önünde dönen sadistçe vahşete kendinizi kaptırıp gittiğiniz için bunun eksikliğinin hiç farkında bile olmuyorsunuz.

ATMOSFER, BÖLÜM TASARIMLARI VE GÖREV DİZAYNI

İzometrik bir oyunda atmosferin oyuncuya geçirilmesi, FPS ve TPS oyunlara nazaran çok daha zordur. Haliyle bu oyunda da atmosfer çok etkileyici değil fakat siyah, beyaz ve kırmızı ağırlıklı renk paleti gayet doğru bir seçim olmuş ki ancak böyle verilebilirdi atmosferin o daraltıcı ve dramatik havası. Ayrıca minimalist bölüm tasarımları (Sokaklar, kanalizasyon, tren istasyonu, kasaba, askeri kamp ve nükleer santral.) ve pek de çeşitli olmayan görev dizaynı (Ana görevler ve yan görevler genellikle şurayı patlat, şu kişiye suikast düzenle, kaos yarat ve yok et şeklinde ilerliyor.) oldukça sıradan.

SONUÇ

Lise katliamları gibi Amerika'da her yıl yaşanan olayların en büyük sorumlusu tutulan oyunların başı Hatred olabilir. Bu yüzden oyunu almadan önce ya da bir arkadaşınıza hediye etmeden önce bunu bir göz önünde bulundurun derim. Fakat umarsızca katliam yapmak istiyorsanız ve bu kadar anlamsız vahşete pek aldırış etmem diyorsanız, Hatred indirim dönemlerinde 2-3 lira oluyor. Teknik açıdan pek bir sıkıntısı olmasa da yer yer ses patlamaları olabiliyor ve bazen nişan alıp düşmanı vurmak anlamsızca zorlaşıyor.

İNCELEME PUANI : 65 / 100
Posted 15 January, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
62 people found this review helpful
1 person found this review funny
5.5 hrs on record
LIMBO

İsimsiz ana karakterimiz, bir ormanın ortasında (Oyunun adı latince bir kelime olan ''Limbus''tan alınmıştır. Kenar anlamına gelir, cehennemin kenarı.) uyanan bir çocuktur. Sonralardan öğrendiğimize göre, kız kardeşi olduğunu düşündüğü birini arıyordur ve onun peşinden giderken önüne çıkan tüm zorluklara göğüs germek zorundadır.

Hikayeyi anlamak için hiçbir dile (Oyunda 0 yazı olmasına rağmen arayüze Türkçe dil desteği sağlamaları yine de bir artı.) ihtiyacınız yok. Çünkü Limbo, duygu yüklü bir öyküye yakışır evrensel dile ve muhteşem sunuma sahip. Ayrıca siyah beyaz olan renk paleti ve bulanıklaştırılmış daraltıcı grafik tarzı oyunun vermek istediği duyguyu kuvvetlendiriyor.

Limbo'nun oynanış mekaniklerinden bahsetmek gerekirse; ''Side-scroll'' denilen klasik ''2D'' görünümlü, karakterimizi olabilecek en basit şekilde kontrol ettiğimiz (İleri - geri yürü, zıpla, tırman, it ve çek gibi yüzeysel komutlardan ibaret.) bir platform oyunu. Fakat, gerek oynanışa yedirilmiş çeşitli bulmacalar (Bubi tuzakları, taretler, başlarda basit olan ama oyun ilerledikçe komplike bir hal alan fizik tabanlı bulmacalar, yer çekimine dayalı bulmacalar, karakterimizin kontrollerini zorlaştıran garip kurtçuklar ve ışık bulmacaları.) gerek ilginç bölüm tasarımları (Oyunun geneline karanlık bir ton hakim olduğundan dolayı her yer belli belirsiz fakat hatırladığım kadarıyla ormanlardan ve içerisindeki ufak yerleşkelerden, fabrikalardan, bina çatılarından, kanalizasyonlardan ve olabilecek en kasvetli yerlerden geçerek yolculuğumuzu tamamlıyoruz. Ayrıca bu yolculuk sırasında önümüze dev örümcekler, saldırgan çocuklar, sivrisinekler gibi engeller çıkıyor.) sayesinde bu tekdüzelik kırılmış. Bunların yanı sıra oyun esnasında sürekli tetikte kalmamızı sağlayan reflekse dayalı sekanslar (Yaptığımız tek bir yanlış hamlenin bedeli çok ağır, karakterimizi feci şekilde can verirken görüyoruz.) bulunmakta.

SONUÇ

Hangi türü severseniz sevin bu oyunu kesinlikle denemeniz gerek. Çok küçükken oynadığım ''Super Mario'' hariç hiçbir muadilini denemediğim, 2D platform oyunlarına olan ön yargımı kırmış olan bu oyun, sizleri alıp başka diyarlara götürecek. İndirim dönemlerinde 3,60 liraya kadar düşebiliyor ve 3,5 saat gibi bir sürede bitiyor. Kısacası ne vaktinizi çalıyor ne de paranızı.

İNCELEME PUANI : 80 / 100
Posted 9 January, 2021. Last edited 17 January, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
37 people found this review helpful
3 people found this review funny
6.7 hrs on record
DUKE NUKEM 3D : 20TH ANNIVERSARY WORLD TOUR

Oyunda hikaye anlatımı namına hiçbir şey yok. Sadece ana menüde çok kısa bir metin şeklinde hikayeye dair birkaç şey anlatılıyor fakat o da çok önemli değil. Zaten bu oyunu hikayesi için oynayacak olan birinin olduğunu sanmıyorum. Aksine oyunun yetişkin içeriği ve karakterimizin mizahi diyalogları oyunun içine çekiyor. Ayrıca bu oynadığım Duke Nukem 3D versiyonu (Ana oyunda bulunmayan birkaç bölüm, silah ve teknik ayar dışında pek bir farkı yok. Bunların yanı sıra oyunun retro görsel havasına ve müziklerine dokunulmamış.) Steam'e 2016'da 20. yıl özel adı altında gelmiş olup, ilk iki oyunun sonrasında geçiyormuş fakat bu oyunların orijinal versiyonları Steam'de yok. Haliyle korsan indirip oynamak da istemediğimden dolayı seriye bu oyun ile giriş yaptım. Ne bir eksiklik ne de anlaşılmazlık çekmedim çünkü dediğim gibi oyunun hikayesi yok gibi bir şey.

Oyunun türü aksiyon - ''FPS'' fakat isterseniz ''TPS'' isterseniz de kuş bakışı olarak oynayabiliyorsunuz. Klasik tek kişilik ordu oyunlarında olduğu gibi önümüze birçok silah (Tabanca, pompalı tüfek, hafif makineli, roket atar, düşman küçültücü silah, dondurucu silah, alev püskürtücü, el bombası, mayın vs.) ve bu silahları üzerinde denememiz için çeşitli düşmanlar (Tüfekli düşmanlar, uçanlar, sülükler, köpek balığı, taretler, dronlar, domuz polisler normal düşmanlarken ''Battlelord'' adındaki mitralyözlü dev, bazukalı kurbağa, tek gözlü ve ellerinde kanca bulunan yaratık gibileri ise Boss'lar) sunuluyor. Oynanışı çeşitlendirmek içinse değişik ekipmanlar (Yerden topladığımız can, zırh, düşmanların dikkatini dağıtan hologram, jetpack, gece görüş gözlüğü, taşınabilir medkit, koruyucu botlar, denizaltı ekipmanları, güç arttıran steroidler.) ve minimalist bir envanter sistemi eklenmiş.

Bölüm tasarımları (Ara sokaklar, sinema salonu, polis karakolu, kanalizasyon, araştır tesisi, volkanik bölgeler, uzay istasyonu, çin restoranı, banka, film seti, otel, stadyum vs.) ise günümüzde çok yüzeysel geliyor fakat çıktığı yıla göre oldukça iyi. Ayrıca bu bölümlere yerleştirilmiş gizli odalar ve birbirinden farklı eserlere yapılmış göndermeler (2001: A Space Odyssey monoliti, Doom Guy ve Serious Sam cesetleri vs.) keşif zevkini arttırıyor.

SONUÇ

Eski tarz oyunlara aşina değilseniz, yaşlanmış mekaniklere katlanamam diyorsanız ve saf aksiyon içeren hikayesi olmayan oyunları oynayamam diyorsanız bu oyun hiç size göre değil. Evet indirim dönemlerinde 3 lira oluyor ve 6-7 saat gibi kısa bir sürede bitiyor fakat dediklerime katlanamayanlar bu oyunda aradıklarını bulamazlar. Ama tüm bunlar benim için önemli değil, ben keyif alıyorum diyorsanız kesinlikle almanızı öneririm.

İNCELEME PUANI : 58 / 100
Posted 9 January, 2021. Last edited 9 January, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
68 people found this review helpful
2 people found this review funny
1.5 hrs on record
DEAR ESTHER : LANDMARK EDITION

Hikaye hakkında hiçbir şey anlatmaksızın, bizi ıssız bir adaya atan bu oyunun hikayesine dair tek bir şey bile söylemek hem oynayacak kişiye hem de yapımcıya büyük ayıp olur. Çünkü, bu dokunaklı öykü bir dış ses aracılığıyla, oyuncunun kendi başına deneyimlemesi için tasarlanmış. Ama merakınızı cezbetmek için, hikayeye girmeden diyebileceğim tek şey; Ölüme hiç bu açıdan bakmamıştım.

Doğruyu söylemek gerekirse, bu oyunun hikaye dışında başka hiçbir büyüsü yok. Hatta buna bir oyun demek bile doğru olmayabilir. Çünkü, yürüme simülasyonu denilen türün öncülerinden biri olan Dear Esther, ''FPS'' mekaniklerinin en temel gereksinimlerini karşılamak dışında başka bir şey yapmıyor. Yapımcı firma da bunun farkında olacak ki bu tekdüzeliği yılına göre (2012) hiç de yabana atılmayacak atmosfer ve muhteşem grafikler (Bu günlerde çıkan ''Triple A'' oyunlarda dahi rastlaması zor görsel tarza sahip. Gerek otların rüzgar ile dansı gerek uzak çizim mesafesi gerekse de kaliteli çevre sesleri olsun oyuna dalıp gitmenizi sağlıyor.) ile kırmaya çalışmış. Ayrıca tüm bu atmosferi kuvvetli kılmak için ne bir arayüz ne de ekranı meşgul eden ögelerin hiçbiri kullanılmamış.

Bölüm tasarımları ise farklı fakat oyunun geçtiği adayı da göz önünde bulundurularak yaratılmış. Başlangıçta sahil kenarında başlayan yolculuğumuz, mağaralardan, kırsal alanlardan ve hikayeye dair değişik unsurları keşfettiğimiz birçok alandan geçiyor. Ayrıca oyun sırasında ne kadar yere gidersek o kadar fazla şey keşfediyoruz ve daha fazla dış sesin anlatısına tanık oluyoruz.

SONUÇ

Aksiyon oyunlarından ve gereksiz uzun açık dünyalardan sıkıldıysanız, ağır ağır dokunaklı bir hikayenin tadına varmak istiyorsanız Dear Esther tam size göre bir oyun. Arkanıza yaslanıp sadece ileri tuşuna basarak, arada da anlatıcının söylediklerine kulak vererek oynayabileceğiniz bu oyun, indirim dönemlerinde 3,60 TL olabiliyor. Zaten 1,30 saat gibi kısa bir sürede oyuncuyu sıkmadan, göz açıp kapayıncaya kadar sonlanıyor.

İNCELEME PUANI : 70 / 100
Posted 6 January, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
45 people found this review helpful
1 person found this review funny
27.9 hrs on record (17.5 hrs at review time)
THE TALOS PRINCIPLE

İsimsiz bir ''Android Robot'' olan karakterimiz, çok huzurlu ve güneşli bir ortamda uyanır. ''Elohim'' isimli üstün bir varlık tarafından, kendisi için yarattığı dünyaları keşfetmesini ve çeşitli bulmacaları çözerek tüm işaretleri toplaması gerektiğini işitir. Ancak tüm bunları yaparken dünyanın merkezindeki kuleye tırmanmaması gerektiğini ve bu kuralı çiğnediği takdirde öleceğini söyler. Karakterimiz bulmacaları çözdükçe ve bu yaratılan muhteşem yerde ilerledikçe, bu dünyaların yalnızca sanal gerçeklikte var olduğunu ve karşılaştığı diğer robotlar gibi kendininde bir yapay zeka olduğunu öğrenir. Tanıştığı bazı yapay zekalar tartışmasız Elohim'e hizmet ederken bazıları ise ona güvenilmemesi gerektiğini beyan eder. Bundan sonra ise karakterimizin bir seçim yapması gerekir, ya sorgusuz sualsiz Elohim'in cennetine varacak ya da o kuleye tırmanıp gerçeklerin peşinden gidecek.

HİKAYE ANLATIMI VE SUNUM

Çoğu oyunun aksine The Talos Principle'a ilk girdiğinizde sizi baştan anlatılacak bir hikaye değil de oynanışa yedirilmiş bir anlatım bekliyor olacak. Daha oyunun başında hiç bilmediğiniz bir yerde uyanıyorsunuz ve Elohim isimli üstün bir varlık tarafından hem amacınızın ne olduğunu öğreniyor hem de yönlendiriliyorsunuz. Ana hikaye ve ayrıntılarda saklı olan gizler ise yavaş yavaş (Diğer oyuncuların duvarlara yazmış olduğu QR kodların içindeki gizli mesajlar, yeri geldiğinde kurnaz davranabilen yapay zeka PC ile yaptığımız soru cevap ve tartışmalar, Alexandra Drennan isimli kadının önceden kaydedilmiş ses kayıtları gibi unsurlar sayesinde hikayeye dair şeyler öğreniyoruz.) aktarılıyor. Bunların yanı sıra tüm oyun boyunca yalnız ve kişiliksiz bir robot olduğumuzdan dolayı etrafla pek bir etkileşimimiz olmuyor fakat Elohim bu ıssızlığı anlatıları ile gideriyor. Ayrıca oyunun teması gereği insanlığın varoluşsal sorunları ve felsefi konular da sık sık işleniyor.

OYNANIŞ MEKANİKLERİ VE BULMACALAR

Her ''Croteam'' oyununda olduğu gibi bu oyunda da varsayılan ayar olarak ''FPS'' istersek de ''TPS'' (Gerek atmosferik açıdan olsun gerek oynanış rahatlığı olsun, birinci şahıs kamera açısı çok daha iyi hissettiriyor ve en iyi oyun deneyimini veriyor.) olarak oynayabiliyoruz. Oyun mantığını ana hatları ile anlatacak olursak; Toplam 21 seviyeden oluşan A, B ve C (Bölümler arası kapıları açmak için yapmamız gereken bambaşka bir bulmaca mekaniği var. Her seviyeden kazandığımız ''Sigil'' kilitleri denilen tetris benzeri şekilleri bir tablet üzerinde doğru sırada oturtarak yeni bölümlerin kapılarını açıyoruz.) bölümlerindeki çeşitli bulmacaları tamamlıyoruz. Bu bulmacalar (Sinyal bozucu ile kapı açma ya da taret ve bombaları etkisiz hale getirme, lazer yansıtıcı, kutu, taşıma levhası, üzerinden uçtuğumuz pervane ve yarattığımız klon ile senkronize şekilde bulmacalar çözüyoruz. Takıldığımız takdirde ise Elohim'in hizmetkârlarına yardım çağrısında bulunabiliyoruz.) başlarda çok basit görünüyor fakat oyunun ilerleyen kısımlarında öğrendiğimiz tüm mekanikleri tek bir bulmacada kullanmak zorunda kaldığımızdan dolayı çok daha kompleks bir hal alıyor. Bunların yanı sıra tüm bölümlere saklanmış olan yıldızları toplayarak bambaşka bir bölüm açıyoruz ve orayı tamamladığımızda ise sonsuza kadar Elohim'e hizmet ettiğimiz gizli son açılıyor.

BÖLÜM TASARIMLARI VE ATMOSFER

Oyunun bölüm tasarımları (Yıkık harabeler, ışıl ışıl ormanlar, eski tapınaklar, sahil kenarı, karlı dağlar, antik mısır kalıntıları, kaleler, mezarlık vs.) çok minimal fakat etkileyici. Bunun yanı sıra Elohim'in yasakladığı 6 katlı kule çok iyi dizayn edilmiş ve her bir katı sizi bambaşka diyarlara götürüyor. Ayrıca bazen tekrar eden bu bölümleri, atmosferik gece - gündüz döngüsü, yağmurlu ve güneşli hava gibi mevsimsel unsurlar ile çeşitlendirmeye çalışmışlar.

SES VE MÜZİK

Üstün varlık Elohim ve geleceğe ses kayıtları bırakmış olan Alexandra Drennan dışında oyunda hiçbir konuşma bulunmuyor. Zaten bu iki karakter gerek diyalogları olsun gerek tok sesleri olsun üçüncü bir sesi de aratmıyor. Ayrıca çevre sesleri atmosferi dibine yaşatacak kadar iyi. Bunların dışında ise oyunun mükemmel müzikleri sizi alıp başka diyarlara götürebiliyor. (Oyunu bitirdikten sonra bile arada açıp açıp dinliyorum.)
THE TALOS PRINCIPLE - SOUNDTRACK

SONUÇ

Portal serisini oynayıp da beğenmeyen yoktur diye düşünüyorum. The Talos Principle benim nazarımda bu serinin ruhani devamıdır. Portal 1 ve 2'de hissettiklerimi tam olarak bu oyunda hissedememiş olsamda yer yer aynı zevkleri aldım. Eğer FPS, bulmaca tarzı keşif oyunlarını seviyorsanız bu yapıtı kesinlikle almanızı tavsiye ederim. İndirim dönemlerinde 5,90 TL olan fiyatını sonuna kadar hak ediyor. Direk çizgisel ilerleyip oyunu bitirirseniz 15, her şeyini görüp tüm sonları keşfetmek isterseniz de 17 - 18 saat sürüyor.

İNCELEME PUANI : 90 / 100
Posted 3 January, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
43 people found this review helpful
5 people found this review funny
2
28.5 hrs on record (28.5 hrs at review time)
DUNGEON SIEGE

Oyunun açılışında bir dış ses, Aranna Kıtası'ndaki Yıldız İmparatorluğu'nun dağılmasının ardından kurulan Ehb Krallığı'nda insanların uzun yıllar boyunca barış içerisinde yaşadıklarından bahseder. Fakat bir gün tüm bu huzur ortamı bozulur. Ardından gelen sahnede ise isimsiz ana karakterimizin de ikamet ettiği çiftçi köyü ''Krug'' adlı bir yaratık ırkı tarafından saldırıya uğrar. Ana karakterimiz bu saldırıya direniş gösterir ve köyünü korumaya çalışır fakat tüm bu çaba sonuçsuz kalır, köyü istila edilir. Tam kaçacağı sırada, yorgun ve yaşlı bir adamı yere düşmüş şekilde gören karakterimiz, onun yanına gider ve ''Stonebridge'' isimli kasabaya gitmesi gerektiğini, iradesinin ona yol göstereceğini öğrenir. Bundan sonra ise tek yapması gereken yanına yoldaş toplayıp, bu insan ırkını tehdit eden güçleri ortadan kaldırmaktır.

OYNANIŞ MEKANİKLERİ VE KARAKTER GELİŞİMİ

Dungeon Siege, gerçek zamanlı ve gerek kuş bakışı (Haritayı açtığımızda oyun durmuyor, kuş bakışı açısından oynamaya devam ediyoruz. Fakat kamera açıları pek serbest ve rahat hissettirmiyor.) gerek izometrik kamera açısı ile oynanan ''RPG'' türünde bir aksiyon oyunu. Ağırlıklı olarak fare ile düşmanları öldürerek oynadığımız (Kontroller günümüz oyunları için kütük gibi ve bu uzunlukta bir oyun için çok yüzeysel.) fakat klavyenin de yeri geldiğinde kısayol tuşlarıyla işlevsel olduğu bu oyunda, çeşitli silahları (Yay, kılıç, mızrak, sopa, gürz vs.) hem karakterimize hem de ekibimize kattığımız yoldaşlarımıza (Oyun ilerledikçe kurtardığımız ya da belli bir ücret karşılığında aldığımız büyücü, savaşçı ve yay kullanan NPC'leri aynı ana karakterimiz gibi yönlendirebiliyoruz ve çeşitli komutlar verebiliyoruz. Ayrıca satıcılardan aldığımız katırları yük aracı olarak da kullanabiliyoruz.) temin edip, her birinin envanterini farklı farklı düzenleyebiliyoruz. Bunların yanı sıra her bir karakterin uzmanlık alanları ve yetenekleri (Beceri puanları vermek yerine, kullanıldıkça gelişen doğa ve ateş büyücülüğü, yay, yakın dövüş, savaş büyüleri.) var.

HİKAYE ANLATIMI, SUNUM VE OLAY ÖRGÜSÜ

Oyun bölüm bölüm ilerleyen bir yapıya sahip ve ismini bizim verdiğimiz karakterimizin yolculuk hikayesini konu ediniyor. Hikayenin çekiciliği olmamasının yanı sıra bir de sunum ya da ara sahne adına kaliteli hiçbir şey görmüyoruz. Başlarda dış ses aracılığıyla hikaye az biraz ucundan veriliyor (Tema olarak çağdaş türlerinin aksine ne karakterlere ne de işlenen öykülere pek bağlanamıyorsunuz.) fakat sonrasında etraftan bulduğumuz belge ve kitaplar ile hikaye verilmeye çalışılmış. Ayrıca ikili diyaloglar yerine tüm karakterler tek tek konuşuyor ve bu da akıcılığı öldürüyor. Olay örgüsü ise hikaye anlatımı ve sunuma göre daha oturaklı.

AÇIK DÜNYA, BÖLÜM TASARIMLARI VE ATMOSFER

Atladığımız her bölümde farklı bir yarı-açık dünyaya geçiş yapıyoruz. Bu açık dünyalar çok yüzeysel ve haliyle bomboş, cansız oluyorlar. Fakat atmosfer değişimini ve oyunun dinamizmini etkilediğinden dolayı bölüm tasarımları (Yağmur ormanları, mezarlık, tuzaklı zindanlar, buzullar, madenler, sahil kenarı, karlı dağlar, kasabalar, terk edilmiş mekanlar, bataklık, ''Steampunk'' fabrikalar, köyler, askeri kamplar, çorak topraklar, volkanik dağlar, korunaklı kaleler vs.) kabul edilebilir seviyede.

GÖREV DİZAYNI, DÜŞMAN ÇEŞİTLİLİĞİ VE BOSS SAVAŞLARI

Ana görevler yolculuk üzerine temellendirildiği için pek bir büyüsü yok fakat yan görevler (Bölge temizleme, kurtarma, kuryelik yapma, araştırma, savunma vs.) az da olsa çeşitlilik barındırıyor. Düşmanlar (Yakın dövüşçü, menzilli saldıranlar, havadan saldıranlar vs.) ise başlarda farklı hissettiriyor fakat bölümler ilerledikçe aslında hepsinin birbirinin aynısı olduğunu sadece kaplamalarının farklı olduğunu anlıyorsunuz. Ayrıca oyunun ''Boss'' savaşları (Haydut lideri, büyük ejderha, dev örümcek gibi. Her birinin saldırı şemaları aynı.) yüzeysel ve tekrar ediyor.

TEKNİK PROBLEMLER VE YÜZEYSELLİK

Oyuna ilk girdiğimizde çözünürlük seviyesi ''1024x768'' olarak geliyor ve değiştirilemiyor. Steam başlatma seçeneklerinden görüntüyü düzeltebiliyoruz fakat o da çok sağlıklı bir çözüm olmuyor. Ayrıca bazı ''Windows'' sürümleri ile pek uyumlu değil. Karakter yaratma ekranı ise çok yüzeysel, düşman tipleri birbirinin aynısı ve dövüş sistemi çok yavan. Kısacası bu oyundan çok yeni ve kompleks bir şey beklemeyin hatta içerisinde barındırdığı çoğu mekaniği de pek sağlıklı işleyemiyor.

SONUÇ

Eğer izometrik aksiyon ''RPG'' oyunlarına girmek istiyorsanız, kesinlikle ilk oynayacağınız oyun bu değil. Çünkü çok eski ve kötü yaşlanmış bir oyun. Başlarda oynamak için motivasyonunuz oluyor fakat bir müddet sonra sürekli tekrara düştüğünden dolayı amele işi yapmaya başlıyorsunuz. Benim boş vaktim var, 29-30 saatimi buna gömerim diyorsanız, indirim dönemlerinde 0,5 litre su fiyatına alınabilir.

İNCELEME PUANI : 55 / 100
Posted 31 December, 2020.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
25 people found this review helpful
4 people found this review funny
9.3 hrs on record
FATE

Oyun, şehrin eteklerinde bulunan antik zindan kapısının yanındaki Grove kasabasında başlıyor. Karakter seçim ekranında tekdüze de olsa bir karakter yaratıyoruz ve bir dış sesin ana hikayeyi (Klasik, işte insanlar ile canavarlar hep savaş halindeydi gibi bu tür oyunlarda çok gördüğümüz bir hikaye.) anlatmasını izliyoruz. Oyuna başladığımızda ise izometrik ''RPG'' (Karakterimizin saçını, yüzünü, ismini, cinsiyetini ve ona tüm yolcuğu boyunca dostluk yapacak evcil hayvanı biz seçiyoruz. Bunların yanı sıra kılıç, balta, mızrak, ok ve yay, çeşitli saldırı büyüleri gibi birçok silah kullanabiliyoruz. Ayrıca karakterimize daha fazla hasar ve can, büyü gücü ve el becerisi gibi özellikler ekleyebiliyoruz.) mekanikleri üzerine kurulmuş bir ''Dungeon Crawler'' (Kasaba sakinlerinin kayıp eşya bulma ve düşman öldürme gibi verdiği sığ görevler doğrultusunda yaklaşık 40-50 seviyelik bir zindana girip oraları temizliyoruz. Bunları yaptığımız takdirde daha fazla para kazanıyoruz ve daha iyi ekipmanlar alıyoruz.) olduğunu görüyoruz.

Oyunun kasaba atmosferi olsun dinginleştirici müzikleri olsun çok iyi fakat bölüm tasarımları hep aynı, kapalı zindanlarda bir oraya bir buraya sürükleniyoruz. Yan etkinlik namına neredeyse hiçbir şey yok, tabii evcil hayvanımıza balık tutup, kasabalılarla boş boş görevleri hakkında sohbet etmek dışında. Ayrıca oyunun sonu ya da hikayesi hakkında iyi bir şey söyleyemem çünkü, ne hikaye anlatımı ne de sunum çok iyi değildi. Çok sönük, ''Ben bunu neden oynadım, 9 saatim boşa gitti.'' dedirten bir son vardı.

SONUÇ

Eğer bu tür amele işi yaptıran, birbirinin aynısı olan bomboş görevler peşinde hiçbir şey uğruna saatlerinizi harcamayı seviyorsanız buyurun alın (İndirim dönemlerinde bir somun ekmekten daha ucuz oluyor.) derim. Ama ben iyi bir hikaye, eğlenceli bir oynanış ve sağlam karakterler görmek istiyorum diyorsanız bu oyundan uzak durun. Neredeyse asırlık bir oyun olmasına rağmen yükleme süreleri çok uzun ve ''FPS'' istatistikleri düzensiz. Ben ''Sonunda acaba ne olacak ?'' diye diye tam 9 saatimi sizler için yaktım zaten, sizin oynayıp acı çekmenize gerek yok diye düşünüyorum.

İNCELEME PUANI : 30 / 100
Posted 7 December, 2020. Last edited 7 December, 2020.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
27 people found this review helpful
1 person found this review funny
17.5 hrs on record
DEAD RISING 2 : OFF THE RECORD

(Tüm oyun, ''Ya ilk oyunda yönettiğimiz karakter Frank West, ikinci oyundaki Chuck Greene'in yaşadıklarını onun yerine deneyimleseydi, mesleği icabı bunları araştırsaydı ve Fortune City'yi haber konusu edinseydi.'' gibi bir düşünce ile yola çıkarılarak oluşturulmuş. Bu nedenle bu ara oyun Dead Rising külliyatında alternatif bir evren olarak görülebilir. Bazı olaylar, karakterler ve mekanlar Frank West'e ve onun geçmişinde yaşadıklarına göre dizayn edilmekle beraber senaryo gidişatı ve karakter kişiliklerinin de bir kısmı değiştirilmiş. Yani aynı hikayeyi tekrar oynuyormuş gibi hissetmiyorsunuz.)

Willamette'de meydana gelen zombi salgınından kurtulduktan sonra serbest takılan foto muhabiri Frank West, salgının arkasındaki gerçekleri ifşa ettiğinden dolayı kısa sürede ünlü olur. Bu kadar fazla ünü ve beraberinde gelen asılsız dedikoduları herkesin kaldıramayacağı gibi Frank de kaldıramaz ve skandallardan uzaklaşmak için bir süreliğine ortadan kaybolur. Fakat fazlasıyla monoton geçen hayatından sıkılmış olacak ki, Tyrone ''TK'' King'in Nevada, Fortune City'de gerçekleşen ''Terror is Reality'' isimli sadist zombi katletme programına özel konuk olarak katılmayı kabul eder. Program başladığında ise Frank güreş kıyafetlerini giyer, ringe çıkar ve geçmiş yaşanmışlıkların getirmiş olduğu tecrübe ile tüm zombileri alt eder. Etkinlik bittiğinde parasını ve hak ettiği şöhreti almak üzere sahneye çıkan Frank, tam aksine TK ve onun yandaşları tarafından aşağılanır ancak parasını da alır. Tam oradan ayrılacakken programın yapımcısı TK'in birisiyle şaibeli konuşmalarına kulak misafiri olur ve tüm bunları araştırmak üzere takibe başlar. Bir yandan adama para verip bir şeyler yapmasını söyleyen TK'in fotoğraflarını çeker bir yandan da konuşmaların ayrıntılarını anlamaya çalışır. Tam işini bitirip oradan ayrılacağında ise asansörü bozulur ve tekrar bir zombi salgının ortasında kendini bulur. Eskiden Willamette'de ne yaptıysa onu yapar ve binlerce zombinin arasından sıyrılarak acil durum sığınağına ulaşır. Buradaki güvenlik şefi Raymond Sullivan, onu kapmış olduğu enfeksiyon yüzünden içeri almak istemez fakat Frank elindeki boş Zombrex kutusunu gösterek onu ikna eder. Ardından ''CURE'' isimli zombilerin de hakları olduğunu savunan protesto grubunun başkanı Stacey Forsythe ile tanışır. Sığınaktaki tüm insanlar dışarıdan gelecek müjdeleri beklerken bir haber programı, üç gün içerisinde askeri ordunun Fortune City'e geleceğini ve orayı tahliye edeceğini bildirir. Bundan sonra ise Frank'in tek yapması gereken Stacey'den aldığı bilgiler doğrultusunda, yardıma muhtaç insanları kurtarmak ve onların haberini yapmaktır.

HİKAYE ANLATIMI VE SUNUM

Oyun, Frank West'in karizmatik ve bir o kadar da umursamaz sesiyle, Willamatte ve sonrasında neler olduğunu anlatışıyla başlıyor. Biraz sonra anlıyoruz ki aslında alternatif denebilecek bir evrende ikinci oyundaki olayların tümünü Frank'in gözünden görüyoruz. Bu anlatım tarzı, başlarda aynı oyunu tekrar oynuyormuş gibi hissettirse de hikaye ilerledikçe ve bambaşka bir yere evrildikçe bunun farkına bile varmıyorsunuz. Zaten bu dejavu hissini kırmak adına birçok ana faktörde değişikliğe gidilmiş. Bunun yanı sıra ara sahneler ve kamera açıları sunumu kuvvetlendirecek şekilde çok iyi kurgulanmış.

OYNANIŞ MEKANİKLERİ VE KARAKTER GELİŞİMİ

Bir önceki başlıkta da bahsettiğim gibi ikinci oyundan oynanış (''Quick Time Event'' bölümleri, ateşli silahlar ve yakın dövüş silahları, araç kullanımı falan birkaç eklenen yenilik dışında aynı.) olarak da pek bir farkı yok, sadece yönettiğimiz karakter Frank olduğundan dolayı ve onun fotoğraf makinesi olduğundan dolayı ilk oyunda da olduğu gibi ''PP'' kazanmak için çeşitli haber niteliği taşıyan olayların fotoğraflarını çekiyoruz. Yine içecek kokteyli yaparak çeşitli özellikler (Hız, dayanıklılık, hasar, alev püskürtme, fazladan can vs.) kazanabiliyor, etraftan bulduğumuz magazin dergileri (Silah dayanıklılığı arttırma, daha fazla PP kazanma, daha fazla kumar şansı, profesyonel fotoğrafçılık, sürüş yeteneği arttırması vs.) sayesinde gücümüze güç katabiliyor ve birbirinden farklı kombo kartları (İkinci oyunla hemen hemen aynı fakat yaklaşık ona yakın yeni silah kombinasyonu eklenmiş durumda.) sayesinde silahları birleştirip daha güçlülerini elde edebiliyoruz. Bir de giydiğimizde klasik özellikler (Sessizliği arttıran ninja kıyafeti, koşu hızını arttıran holigan kıyafeti gibi.) veren kıyafetler var. Bunların yanı sıra karakter gelişimimiz de ilk oyunda olduğu gibi, seviye atladıkça yeni özellikler (Daha fazla envanter genişliği, can, hız ve çeşitli yetenekler. Evet bunların hepsi hemen hemen ilk iki oyun ile aynı fakat çok daha yaratıcı ve kullanması eğlenceli yeni karakter yetenekleri de var. Örneğin, zombilerin arasında fark edilmeden yürümemizi sağlayan zombi yürüşü gibi.) kazanıyoruz. Ayrıca oyunun yükleme süreleri ikinci oyundan çok daha kısa ve her girdiğimiz bölgede kayıt noktası oluşturuyor.

AÇIK DÜNYA VE YAN ETKİNLİKLER

Fortune City ise ikinci oyunla birebir aynı değil. Evet yine aynı yerler var fakat birçok yeni mekan da eklenmiş. Örneğin, karnaval havası taşıyan uzay temalı ''Uranus Zone'' oyuna oldukça egzotik bir hava katmış. Yine çeşitli araçlar ile yolculuk ediyoruz, etraftan topladığımız paralar ile Fortune City'nin çeşitli bölgelerine dağılmış satıcılardan malzeme satın alıyoruz, kumarhanelerde çeşitli mini oyunlar oynuyoruz, yardıma muhtaç insanları kurtarıyoruz, banka kasalarının anahtarlarını toplayıp içerisindeki değerli eşyaları alıyoruz, gördüğümüz her kıyafeti giyebiliyoruz, hunharca zombi kesiyoruz ve önemli mekanların fotoğraflarını çekiyoruz. (Klasik Dead Rising etkinlikleri.)

GÖREV DİZAYNI VE PSİKOPAT SAVAŞLARI

Biliyorum inceleme boyunca kendimi sürekli tekrar ettim fakat görevlerin dizaynları, (Koruma, kaçış, fotoğrafçılık, sıcak çatışma, kovalamaca vs.) dava dava ilerleyişi ve yaşadığımız süre sıkıntısı bu oyunda da pek farklı değil. Zaten ben bu oyunu spesifik ya da özel hissettiren görevleri için değil, hikayesi ve ilginç karakterleri için oynuyorum. Capcom bu iki unsuru da başarıyla tamamlıyor olacak ki bu oyunun hem ana karakterleri hem de psikopat ''Boss'' olarak adlandırdığımız karakterler oldukça iyi. İkinci oyundan pek de farklı olmamakla beraber birkaç yeni psikopat karakter oyuna eklenmiş. Diğer tamamı aynı olmakla beraber işte yeni psikopatlar, (SPOILER !!) Alternatif evrende karısının yanı sıra kızını da kaybetmiş olan Chuck Greene, ilk oyunda katlettiğimiz palyaço Adam'ın kardeşi küçük Evan MacIntyre ve tüm oyun boyunca bize yardım eden fakat son anda hain olduğunu öğrendiğimiz Stacey Forsythe.

SANDBOX MODU

İkinci oyunun üstüne koyulmuş en büyük yenilik bu ''Sandbox'' modu olsa gerek. Ana oyunun kayıt dosyasını etkileyen fakat ayrı olarak girdiğimiz bu modda, süre sıkıntısı olmadan istediğimiz gibi zombi katledebilir, tüm Fortune City'i keşfedebilir ve para kazanmak için birbirinden farklı meydan okumaları (Verilen sürede en fazla zombi öldürme yarışı, parkur yarışları, PP kazanma yarışı vs.) yapabiliriz. Ayrıca ana oyundaki tüm karakterler bu modda karşımıza düşman olarak çıkıyor.

SONUÇ

Öncelikle belirtmeliyim ki ikinci oyunu yakın zaman içerisinde oynadıysanız bu oyundan kesinlikle uzak durun. Çünkü, genel hatlarıyla çok benzediği için çok çabuk sıkılabilirsiniz. Fakat benim gibi üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra bu oyunu oynarsanız, eminim ikinci oyundan çok daha fazla seveceksiniz. Kalite, uzunluk ve fiyat (İndirim dönemlerinde 16 TL) bakımından hiçbir farkları yok. Açık dünya, zombi temalı aksiyon - macera oyunlarını seven herkes bunu da sevecektir. Zaten ana hikayesi ve yan görevleri ile 15 - 17 saat içerisinde bitebilecek bir oyun.

İNCELEME PUANI : 80 / 100
Posted 2 December, 2020. Last edited 4 September, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
52 people found this review helpful
1 person found this review funny
29.8 hrs on record
DEAD RISING 2

Dead Rising 2, ilk oyundaki olayların 5 yıl sonrasında, Fortune City isimli, Las Vegas'taki bir kumarhane merkezinde geçiyor. Ana karakterimiz olan eski motokros şampiyonu Chuck Greene, zombi salgını esnasında karısı ve kızı ile birlikte Las Vegas'ta yaşam mücadelesi verir. Karısı talihsiz bir olay sonucu zombiye dönüşür ve kızları Katey'e de salgını bulaştırır. Chuck, zor durumda olmasına rağmen kızını oradan kurtarır ve hayatta kalmak için şehirden kaçarlar ancak Chuck'ın Katey'i hayatta tutmak için sürekli olarak Zombrex isimli ilacı tedarik etmesi gerekmektedir. Chuck, gelip geçen 3 yılın ardından giderek daha da pahalı hale gelen Zombrex ilacını almaya yetecek kadar para kazanmak için Terror is Reality isimli sadist TV programına katılmaya mecbur kalır. Zombileri gaddarca katlettikleri programda birinci olan Chuck, gösteriden sonra kimliği belirsiz biri tarafından zombilerin salınması ile kendini kaosun içinde bulur. Üstüne üstlük tüm bu kaostan sorumlu tutulan kişi Chuck olur. Bundan sonra yapması gereken ise kızına Zombrex bulmak ve tüm dünyaya karşı adını temize çıkarmaktır.

HİKAYE ANLATIMI, SUNUM VE ARA SAHNELER

Oyunun epik arena açılışı olsun hikayeyi küçük bir kız ve çaresiz babası üzerinden dramatize anlatış biçimi olsun zaten hikayeye kapılmanıza olanak sağlıyor. Capcom, fazla abartıya kaçmadan baba ve kızının arasındaki ilişkiyi yavaş yavaş hikayenin gidişatına yedirerek anlatmış. Ayrıca bu anlatımı sinematik sunum ve güzel kamera açıları ile süslemiş fakat ara sahne kalitesi, karakter animasyonlarından mı bilinmez ilk oyuna nazaran biraz kötü duruyor. Tabii bu durum ne atmosferi ne hikaye anlatımını ne de sunumu etkilemiyor ama iki oyunu da art arda oynadığım için benim gözüme battı.

OYNANIŞ MEKANİKLERİ VE KARAKTER GELİŞİMİ

Capcom risk almak istememiş olacak ki Dead Rising 2'nin oynanış mekanikleri, birkaç değişiklik ve yenilik haricinde beğenildiği için ilk oyun ile hemen hemen aynı. Yakın dövüş silahları (Balta, balyoz, mızrak, pala, bıçak, levye gibi aletler ve görebildiğimiz, birinin kafasına vurulabilecek her şey.) ve ateşli silahların (Taarruz tüfeği, tabanca, pompalı silah, yay, dürbünlü tüfek, molotof kokteyli, el bombası vs. Ayrıca ilk oyuna göre ateşli silahların kullanımı çok daha rahat.) olmasının yanı sıra etraftan bulduğumuz kombo kartlarının sayesinde ekipmanları birleştirerek çeşitli varyasyonlar (Matkaplı kova, parça tesirli patlayıcı tüp, uzun pala, mücevher fırlatıcı, elektrikli tırpan, pompalı dirgen, tekerlekli sandalyeye çim biçme makinesi bağlama, dondurucu bomba, yapışkan bomba gibi yaklaşık 50 adet kombinasyon.) çıkarabiliyoruz. Ayrıca açık dünyada daha rahat seyahat etmemiz için birkaç araç (üstü açık araba, kamyonet, bisiklet, eşya taşıma arabası vs.) ve silahlar gibi kombine edebildiğimiz motosikletler (Roket fırlatıcısı olan, silah takabildiğimiz, motorlu testere bağlayabildiğimiz, hasarını azaltmak için pelüş oyuncak takabildiğimiz motosikletler.) var. Bunların yanı sıra NPC'lerin yapay zekaları ilk oyundakinden çok daha iyi, kendilerini tehlikelerden koruyabiliyorlar ve hemen ölmedikleri için kayıt dosyasını geri almak zorunda kalmıyoruz. Karakter gelişim sistemi ise ilk oyunun aynısı, karakterimiz Frank West gibi fotoğrafçı olmadığından dolayı zombi öldürerek, görev yaparak ve kombo kartları ile oluşturduğumuz silahlar sayesinde ''PP'' kazanıyoruz. 50. seviyeye kadar çıkabiliyoruz ve her seviye atladığımızda çeşitli özellikler (Saldırı gücü, hız, daha fazla sağlık, envanter genişliği, çeşitli yetenekler ve öldürüş animasyonları.) kazanıyoruz.

AÇIK DÜNYA VE ÇEŞİTLİ ETKİNLİKLER

Dead Rising 2'nin açık dünyası ilk oyundaki kadar küçük olsa da, yaratılan ışıltılı Las Vegas atmosferi, şehir illüzyonu ve her bölümde genişleyen harita yapısı ile içinde tutmayı başarıyor. Her köşesi özenle dizayn edilmiş ve keşfedilmeyi bekleyen haritada, gezmek, zombi öldürmek ve keşif yapmak kesinlikle çok eğlenceli. Zaten keşif için ve dünyada kalmak için gereken motivasyonu çeşitli yan etkinlikler (Las Vegas'ın kumarhanelerinde kumar oynamak, ''Quick Time Event'' içeren mini oyunlar, zombrex posterlerini boyamak, toplanabilirler, kızımız Katey'e oyuncak hediyeleri aramak vs.) fazlasıyla sağlıyor.

GÖREV DİZAYNI VE PSİKOPAT SAVAŞLARI

3 gün içerisinde ordunun Fortune City'i zombilerden temizlemek üzere geleceğinden dolayı bu oyunda da süre sınırı var. Bu durum görevlerdeki süre sınırını ve gerginliği de beraberinde getiriyor. Ana karakterimizin adını temizlemek için araştırmalar yaptığından dolayı ana görevler davalar üzerinden ilerliyor. İlk oyuna teorik olarak benzeyen ana görevler (Kurtarma, koruma, savaş, kovalamaca, yarış, zombrex arayışı vs.) içerik olarak çok daha çeşitli. Yan görevler ise yardıma muhtaç insanları kurtarmak ve ara sıra onların ihtiyaçlarını gidermekten öteye gidemiyor. ''Boss'' savaşlarının bu oyundaki adı olan psikopat savaşları (İnsanları yem olarak gören Ted ve onun vahşi kaplanı Snowflake, Chuck'ı ilahlaştırmış sosyopat Brandon, narsist motokros sporcusu Leon, iğrenç yemeklerini insanlara zorla yedirten şef Antonie, manyak maskot, kızlarla zorla evlenmeye çalışan bekar Randy, hikayede önemli bir yeri olan ikiz kızlar, sapık postacı Carl, herkesi tutuklayan şerif Seymour, gördükleri her şeyi vuran vatansever manyak dörtlü, berbat sesini zorla dinleten yaşlı assolist Bibi, sihirbaz Reed ve onun yardımcısı Roger ve ana hikayedeki bazı düşman karakterler) ise ilk oyundaki gibi çok iyi bir sunum ve karakterler ile kalitesini korumuş.

KARAKTERLER VE DİYALOGLAR

Ana karakterimiz Chuck'a daha oyun başlar başlamaz kızını hayatta tutmak gibi çok büyük bir sorumluluk yükleniyor ve bu durum ona hemen ısınmamızı, onunla empati kurmamızı sağlıyor. Yan karakterler ve düşman karakterlerin kişiliklerini ve arka plan hikayelerini ise aralarında geçen diyaloglar sayesinde öğreniyoruz. Ayrıca kurtardığımız her karakter küçük bir yere tıkıldıkları için kaynaşmaya ve bazen de ufak sorunlar yaşamaya başlıyor. Bu durum onları ruhsuz birer NPC olmaktan daha da öteye taşıyor.

SONUÇ

İlk oyunu oynayıp seven, o kalitede ama daha fazla vurdulu kırdılı bir şeyler arayan herkese bu oyunu öneririm fakat normal fiyatı 55, indirimli fiyatı ise 16 lira. İstek listenize ekleyip indirim dönemlerinde almanızı öneririm. Oyunun ana hikaye süresi 14 saat sürüyor ve eğer her şeyini yapmak isterseniz 50 saate kadar çıkabiliyor.

İNCELEME PUANI : 79 / 100
Posted 24 November, 2020. Last edited 24 November, 2020.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
< 1 ... 5  6  7  8  9 ... 14 >
Showing 61-70 of 133 entries