Ultraviolet
Live from
Sarajevo, Federation of Bosnia and Herzego, Bosnia and Herzegovina
Kamâlist veya Tayyipçi isen kesinlikle arkadaş ekleme. Profilimde yazan yazılardan rahatsız oluyorsan yorumlarda ağlamak yerine arkadaşlıktan çıkar.
Kamâlist veya Tayyipçi isen kesinlikle arkadaş ekleme. Profilimde yazan yazılardan rahatsız oluyorsan yorumlarda ağlamak yerine arkadaşlıktan çıkar.
Currently In-Game
Call to Arms - Gates of Hell: Ostfront
1 game ban on record | Info
3002 day(s) since last ban
Artwork Showcase
Eternal Dilemma
4 10
Atatürk ve Kamâlist Türkiye Hakkında İlginç Bilgiler
Lozan Antlaşması'nı reddettiği için TBMM, Atatürk tarafından lağvedilmiştir.

Kurtuluş Savaşı Gazilerinden oluşan TBMM 1. Meclis, belirlediği devlet sınırları Atatürk'ün söz verdiği Misak-ı Milli sınırlarına uymadığı ve ülkenin bağımsızlığını riske atacak kadar taviz verildiği için(12 Adalar, Musul ve Kerkük petrol havzaları, Batı Trakya vb.) Lozan Antlaşması'nı reddetmiş ve gerekirse daha da savaşırız ama bu antlaşmayı kabul etmeyiz demiştir. Bunun üzerine Atatürk ve yandaşları 1. Meclis'i dağıtmış ve Lozan Antlaşması'nı ortada meclis yokken imzalamıştırlar. Antlaşma daha sonra üyelerini Atatürk'ün bizzat seçtiği 2. Meclis'ten geçip yürürlüğe girmiştir.

Atatürk ayrıca yakın arkadaşlarına ileride kurulacak 2. Meclis'ten bahsederken her dediğini kabul edecek "kız gibi bir meclis"[1] yapacağını da söylemiştir.

İlginçtir ki Atatürk'ün bizzat kendi oluşturduğu "kız gibi mecliste" bile kendisine muhalefet eden TCF fırkası gibileri çıkabilmiştir ki demokrasi düşkünü(!) Atatürk muhalif sesleri susturmuş ve partiyi kuran herkesi delili bulunmayan yaftalarla ya sürgün etmiş ya da hapse atmıştır. Bu muhalif seslerin "terörist" olmasının da pek mümkün olmadığını Atatürk'ün silah arkadaşları ve Kurtuluş Savaşı'nın en büyük beşlisinden olmalarıyla anlıyoruz. (Bkz. Rauf Orbay, Refet Bele, Kazım Karabekir)

Kendilerine atılan suçlamalar Atatürk'e düzenlenen bir suikastın ardından suçluların TCF ile bazı kimselerle görüştüklerini söylemelerinden ibarettir. Hukuktaki "suçlunun itirafı 3. şahısların suçuna delil olamaz" ilkesi hiçe sayılıp ya sürgün edilmiş ya da hapse atılmıştırlar.




Demokrasi getiren Atatürk, milletvekillerini bizzat kendisi seçiyordu.

Osmanlı döneminde dahi iki aşamalı seçimle halk tarafından yarı-demokratik biçimde seçilen milletvekili seçimlerinde Atatürk dönemi ile yerini adaylarını ve son milletvekillerini bizzat Atatürk'ün belirlediği bir anti-demokratik sisteme geçilmiştir.

Bu anti-demokratik ve Osmanlı döneminden bile daha despot durum Atatürk tarafından gururla şöyle açıklanıyor:

"Aziz vatandaşlarım, Cumhuriyet Halk Fırkası namına bütün memlekette Türkiye Büyük Millet Meclisi azalığı için mebus namzedi olarak tespit ettiğim zevatın heyeti umumiyesini ıttılaınıza arz ediyorum. Her vatandaş için yeni devrede beraber çalışmayı münasip gördüğüm arkadaşların heyeti umumiyesinin birlikte görülmesini faydalı addettim. Bu nedenle her dairei intihabiyeye tefrik edeceğim mebus namzetlerini ayrıca imzam tahtında arz edeceğim." [2]

Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 31 Ağustos 1927 Basımı.

Modern Türkçe çevirisi:

"Aziz vatandaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi namına bütün memlekette Türkiye Büyük Millet Meclisi görevliliği için milletvekili adayı olarak tespit ettiğim kimselerin genel heyetini bilginize arz ederim. Her vatandaş için yeni devrede beraber çalışmayı uygun gördüğüm arkadaşlardan oluşan genel heyetin birlikte görülmesinin faydalı olduğunu düşündüm. Bu nedenle her seçim bölgesine paylaştıracağım milletvekili adaylarını ayrıca imzam ile sunacağım."

Yani Atatürk sadece halk tarafından seçilen milletvekillerini elemekle kalmıyor, halkın seçtiği milletvekili adaylarını bile kendisi belirliyordu. Yani:

1) Halka sunulacak adayları kendisi belirliyor.
2) Halk bu adaylar arasından seçim yapmak zorunda kalıyor.
3) Sonrasında halk için zorla belirlediği adaylar arasından tekrar kendi seçim yapıyordu.

Günümüzde adı anılmayasıca malum şahsın hareketlerine çok benziyor değil mi?




İngiliz Parlamentosu Lozan'ı en son kabul eden meclistir.

Lozan Antlaşması İsviçre'nin Lozan kentinde imzalanmış olsa dahi antlaşmanın yürürlüğe girmesi için devlet parlamentolarından geçmesi gerekmekteydi. İngiliz Parlamentosu ise bu antlaşmayı kabul etmek konusunda oldukça çekingendir.

Lozan Antlaşması aylar boyunca kaderi belirsiz durup 16 Temmuz 1924'te Lozan İngiliz Parlamentosundan geçebilmiştir, bu ise 3 Mart 1924'te hilafetin kaldırılmasından sonra gerçekleşmiştir. Manidar bir olay, Lozan'ın gizli maddeleri olmasa bile nelerden feragat edildiğini açıkça gösteriyor.

Benzeri şekilde Müslüman sömürgelere sahip Fransa da Lozan'ı kabul etmekte oldukça geç davranmıştır.




O dönem müttefikimiz SSCB büyükelçisinin Lozan hakkındaki görüşleri

“… İngiltere Hariciye Nazırı Lord Curzon, eskiden Türkiye’nin olan Musul’u ve daha başka yerleri Türkiye’den koparmayı, Yunanlıların yakıp yıktığı şehir, kasaba ve köyler için Yunanlılara tamirat parası verdirmemeyi ve Boğazlar meselesinde İngiliz planını gerçekleştirmeyi başardı.

Türkiye, Musul’u bırakması ve tamirat parasından vazgeçmesi karşılığı olarak kendisine küçücük Karaağaç bölgesinin verilmesiyle yetindi” [2]




Lozan'ın 58. maddesi "zafer" olduğundan şüphelendiriyor

Lozan Antlaşması'nın 58. maddesinde Türkiye, 1914 yılında İngilizler tarafından haksız yere el koyulan ve bize teslim edilmeyen gemilerimizin karşılığını istemeyi paşalar gibi reddediyor. Teslim edilmeyen Sultan Osman ve Reşadiye gemilerinin o dönemki maliyetleri ve deniz gücündeki rolleri günümüzdeki iki uçak gemisine denkti, ne kadar büyük bir meblağdan vazgeçildiğini iki adet Gerald R. Ford sınıfı uçak gemisinin günümüzdeki maliyetine bakarak anlayabilirsiniz.




Şeyh Sait'in İngilizlerle İşbirliği Yaptığını İsmet İnönü Reddediyor.

“Şeyh Said, harekat esnasında dini kurtarmak davasını açıktan ortaya atmış bulunuyor. `Hilafet kalkmıştır, din tehlikededir, dini kurtarmak lazımdır.´ Davaları, bu. Şeyh Said, isyan hareketini, böylece bütün memlekete milli bir hareket olarak değil, bir din hareketi olarak gösteriyor. Her tarafı harekete geçirmek sevdasındadır. Şeyh Sait isyanını doğrudan doğruya Ingilizlerin hazırladığı veya meydana çıkardığı hakkında kesin deliller bulunmuyor.” [4]

Günümüzün Kemalistleri o dönemi İsmet İnönü'den daha iyi bildiklerini iddia ediyorlarsa lafım yok.

Atatürk'ün ismi Kemâl değil Kamâl'dır.

Türkçede ünlü uyumuna uyan ve doğal olan isim Kemâl olmasına rağmen Atatürk dini çağrışımları sebebiyle 1923 öncesi benimsediği Mustafa ismini kullanmayı bırakmış ve yine dini çağrışımları olan Kemal ismini özellikle Kamâl ile değiştirmiştir. Güncel nüfus cüzdanında ismi Kamâl olarak geçer.

Bazıları ismi Kırgızca veya Kazakçadaki "Kamal" yani "kale" kelimesinden geldiği iddia edilir ama bunun doğruluk payı yoktur çünkü kamal kelimesindeki iki a da kalındır (Türkçe kuralları gereği) Atatürk'ün ismi ise nüfuz cüzdanında özellikle şapkalı şekilde Kamâl olarak geçer. Yani Atatürk'ün adı Türkçe değildir.





KAYNAKÇA:

[1] Ismail Habip Sevük, Atatürk Için, sf 274.

[2] https://www.gastearsivi.com/gazete/hakimiyeti_milliye/1927-08-31/1

[3] Semyon Ivanoviç Aralov, Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları, 1985, sf 233.

[4] Ismet Inönü, Hatıralar, 2.Kitap, Bilgi Yayınevi, 1987, sf 202.
Recent Activity
162 hrs on record
Currently In-Game
75 hrs on record
last played on 28 Jun
2,906 hrs on record
last played on 26 Jun
basar 24 Jun @ 11:53am 
küfür etme günah
Ultraviolet 24 Jun @ 10:49am 
Ulan amk salağı, Müslüman olmayan adama Müslüman diyerek sen mi "doğru yolda" oluyorsun?
ofli 22 Jun @ 4:23am 
Müslümana bak Allahın yasakladığı küfrü şirk koşma pahasına ediyor sorsan müslüman rabbim bizi doğru olanlarla birlikte olmayı doğru gibi olanlardan uzak durmayı nasip et
Ultraviolet 19 Jun @ 11:51am 
Bu arada tekrar bi okudum da ragebait olma ihtimali var gibi ama eğer ragebaitse 10/10 helal olsun üzerine çok düşünülmüş.
Ultraviolet 19 Jun @ 11:49am 
"Tabiat insanları türetti; onları kendine taptırdı da. Ancak insanların dünyada yaşayabilmeleri için onların tabiata egemenliğini de şart kıldı. Tabiata egemen olmasını bilemeyen yaratıklar varlıklarını koruyamamışlardır. Tabiat onları kendi unsurları içinde ezmekten, boğmaktan, yok etmekten ve ettirmekten çekinmemiştir."

Ulus Gazetesi, 4 Mayıs 1935 tarihli basım

Bana istediğin şeyi de, kalkıp Atatürk üstünden İslam edebiyatı okuma. Bunu da yapma ya gerçekten.
basar 19 Jun @ 11:48am 
harbiden