Oyun hakkına herkesin bir fikri var, komik olan şu ki oynamayan kişiler bile fikir belirtebiliyor. Oyunun 7 yılda yapıldığını düşünenler bile var. Aynen oyun Withcer 3 ve her biri ayrı oyun kalitesinde olan DLC’leri çıkmadan yapılamaya başlandı, daha sonra firma “Aaa biz withcer 2’yi yaptık tuttu, hadi 3’ü de yapalım.” deyip oyunu bırakıp Witcher 3’ü çıkardılar. Şunu düşünebilmek için aşırı derecede zeki bir insan olmaya gerek yok, sadece ufak bir çıkarım yapmanız yeterli. Oyun ortalama 4 yıllık bir oyun. Yani ortada 7 yıllık geliştirme süreci falan yok.
Cyberpunk-RDR 2, GTA ve CDPR-Rockstar karşılaştırmalarını da değinmezsem olmaz. Cyberpunk’ın amacı simülasyon oyunu olmak değil, amacı RPG oyunu olmak. RPG hiç sevmeyen birisine açıp Witcher oynatırsanız, o insanı oyunlardan soğutursunuz. Bu oyunları karşılaştırmak aşırı derecede saçma çünkü tek ortak noktaları oyun olmaları. Eğer durağan hikaye, gerçekçi bir oynayış seviyorsanız tabi ki RDR 2’yi daha çok seveceksiniz, eğer RPG seviyorsanız (hikayenin rpg özelliği ile ilgili de tartışmalar var.) kaotik, her şeyin bir birine girdiği, sizin seçim yaptığınız bir hikaye seviyorsanız Cyberpunk sevmeniz daha olası. İki oyun da türlerinde oldukça başarılı oyunlar. Rockstar-CDPR tartışması bu tartışma yukarıdaki açıkladığım olay gibi saçma değil aptalca arkadaşlar. Rockstar ile karşılaştırmak her firma için gurur kaynağıdır. Adamların yaptığı tüm işlerden her biriyle ‘efsane’ adı altında bahsediliyor. Çalışan sayısı (yazılımcı, grafik tasarımcı vs) sayılarına bakınca da korkunç farklar var. CDPR’de 450 kişi çalışırken, Rockstar’da 2000 kişi çalışıyor, buradan bile ufak bir çıkarım yapabilirsiniz.


Hikaye genel olarak kısa olduğu için ufak bir kısmını anlatacağım, ister şirket, ister sokak çocuğu, isterseniz de nomad olun, hepsi anlatacağım kısımda buluşacak.
Dex adında bir işveren, siz ve arkadaşınız Jakie’den Arasaka isimli şirketten çip çalmanızı istiyor. (kısa kesip aşırı detaya girmiyorum) Çaldıktan sonra bir takım olaylar sonucunda fark ediliyorsunuz ve çipin olduğu koruyucu çanta bozuluyor. Çipi korumak için kafanıza takmak zorunda kalıyorsunuz. Bir takım çatışmalardan sonra Arasaka şirketinden kaçıp Dex’in yanına geliyorsunuz ve Dex sizi öldürüyor. (gerçek anlamda öldürüyor.) Kafanızdaki çip sinir sisteminizi tekrar canlandırıyor, hayatta kalıyorsunuz. Bu çipin içerisinde yıllar önce ölmüş olan Johnny Silverhand isimli Keanu Reeves’in canlandırdığı karakter var. Yani benliğini bu çipe aktarmışlar. Bu çip sizin sisteminize yani benliğinize karşı savaş veriyor, yani vücudunuzu ele geçirmeye çalışıyor. Siz de hayatta kalmanın yollarını arıyorsunuz. Ama bu durum Johnny Silverhand’le arkadaş olmanıza engel değil. :D
Hikayesinin tek kötü yanı çok kısa olması. Bir RPG oyununda hikaye bu kadar kısa olmamalıydı, yaklaşık 25 saat civarı sürüyor. Böyle bir oyunun hikayesi daha uzun olmalıydı. (50 saat min.)


Oyunda aşırı derecede bug var. Gölge sorunları, havada yürüyen npcler, duvarın üzerine sürülen arabalar ve bunların yanında yüzlerce bug. Peki bu durum oyuncuları ne kadar etkiliyor? Şuradan başlayalım ülkemizin ekonomisi iyi durumda değil, adamlar 60 dolara alıp umursamayabiliyor ne yazık ki bizim böyle bir lüksümüz yok. 250 TL bizim için büyük bir tutar. Bu parayı verdiğim bir oyunda tabi ki bug olmasını ve salakça bir bug yüzünden save noktasında dönmeyi istemem. Ne yazık ki bunlar olabiliyor. Oyunu oynarken hiç çökme yaşamadım, bugdan dolayı da save noktasına 4-5 ♥♥♥♥ falan dönmüşümdür. Tabi bunların hepsi 135 saatte oldu. Oyunu çökerten buglarla fazla karşılaşmadım. 1650 ekran kartıyla orta-yüksek ayarlar arasında 30-40 fps alıyorum. Takılma falan yok, tabi 60 fps’in yaşattığı deneyim de yok ama kesinlikle 30 fps de oynanabilir. Burası oyunu alıp almamanızla ilgili en kritik nokta, eğer ben bug görmek istemiyorsanız ve görünce deliriyorum diyorsanız maalesef oyun size göre değil. Düzeltilmesini bekleyin. Benim gibi bugları kafaya takmayıp; hikaye, karakterler, açık dünya içerisinde kaybolup giden kişilerdenseniz oyun tam da size göre.
Teknik kısımlarından bahsedip de yapay zekadan bahsetmemek elde değil. Açık konuşmam gerekirse, bug falan önemsiz arkadaşlar hepsi düzeltilir ama bu yapay zeka düzeltilemez, en fazla cilalanır. Aşırı derecede aptal bir yapay zekası var. Arada buga da giriyorlar, o dakikalar keyfinizin kaçtığı dakikalar oluyor. Gizli gidiyorsanız yer yer daha fazla keyfiniz kaçacaktır. Şu MGS 5’in yapay zekası bu oyunda olsaydı, benim için tam puan verilesi bir oyun olurdu. Zorda oynuyorsanız aksiyon kısımlarında öldürebiliyorlar tabi ama bazılarının npclerin yaptığı hareketlere anlam vermek zor.


Grafikler tek kelimeyle muazzam. Çağ ötesi mi hayır ama çok iyi duruyor. Bir de fotoğraf modu var, istediğiniz yerde modu açıp (N) ekran görüntüsü için karakterinizin duruşunu vs ayarlayabiliyorsunuz. Bu özellik bence tüm oyunlarda olmalı. Bu özellikle birlikte grafiklerde muazzam olunca, kendinizi sürekli ekran görüntüsü alırken buluyorsunuz. Bu özellik Witcher 3’de olsa tadından yenmezdi. :D Kısacası oyun screenshot simulator oluyor.:D


Ana karakterimiz V (Vincent/Valerie) adında paralı asker. Yani iş bitiricilerin verdiği işleri tamamlayıp karşılığında para alıyor. Genel olarak hiç arkadaşı olmayan bir karaktere sahibiz. Biz oyuna dahil olduktan sonra yavaş yavaş yalnızlığı kırılıyor tabi. Onun dışında neredeyse tüm karakterini siz belirliyorsunuz. Bazı yerlerde aldığınız kararlar korkak, cesur vs olduğunu bile etkiliyor. V dışındaki karakterler de gerçekten çok iyi işlenmiş. (Düşman karakterleri işlemede CDPR’in sorunları var. En son Letho’yu iyi işlemişlerdi.) Panam ve Judy ile ilişki yaşayabiliyorsunuz. Witcherdaki gibi seçme şansınız yok. Judy kadınları, Panam erkekleri tercih ediyor. Bu karakterler dışında Jakie de iyi işlenmiş, Jakie ve Misty’le kısa sürede yakınlık ilişkisi kurabiliyorsunuz.
Gelelim benim en sevdiğim karakter olan Johnny Silverhand’e. :D Bu karakter hakkında fazla konuşmayacağım, bence herkes kendisi deneyimlerken tanımalı. Tek kelimeyle müthiş işlenmiş. Keanu Reeves sever birisi olarak, bu karakteri daha iyi canlandıracak birini düşünemiyorum.


Aksiyon genel olarak yapay zeka sorununu hissettirmemek için hızlı olacak şekilde dizayn edilmiş. Aksiyonun hızlı olması oynamayı daha da keyifli bir hâle getiriyor tabi. Bunun yanında çeşit çeşit silahlar da olunca oyunu sadece vur kır şeklinde oynasanız bile eğlenebilirsiniz. Tabi sadece aksiyonla sınırlı kalmamış; hack, gizlilik, yakın dövüş gibi birçok oynayış tarzı var. İster hepsini harmanlayın, ister sıkıldıkça değiştirin, isterseniz de sadece hack ve aksiyon üzerinden gidin, size kalmış. Bu kadar çok oynayış çeşitliliği olması oyunun tekrar oynanabilirliliğini de önemli ölçüde arttırıyor. Konuştuğum birçok arkadaşım oyuna ikinci, bazıları ise üçüncü kez başlamış. Yani tek seferlik bir deneyim değil. Buradan önemli bir + kazanıyor.


Gelelim son olarak açık dünya konusuna burada araç kullanma mekaniklerinden de bahsetmek istiyorum. Açık dünyası oldukça büyük ve her yer gerçekten farklı hissettiriyor. Bu konuya daha sonra döneceğim şimdi harita dizaynından bahsedelim.
Harita aşırı derecede karmaşık, binaların içinden otobanlar geçiyor, bir yere ulaşmak için bazen 1 km mesafe almanız gerekiyor. Bu kötü bir şey değil kesinlikle aksine çok iyi bir şey. Night City atmosferini başarılı bir şekilde yansıtmış.
Araç kullanma dinamikleri ise bir GTA kalitesinde tabi değil ama bir Watch Dogs kalitesinde de değil. Bence bu kısmı iyi kurtarmışlar. Hatta bazı araçların bile kullanım hissi farklı. Yine de favorim motordu.

Puanım: 9/10 Witcher 3 hatırına. :)

[h1]Tartışmalar:[/h1] Oyun hakkına herkesin bir fikri var, komik olan şu ki oynamayan kişiler bile fikir belirtebiliyor. Oyunun 7 yılda yapıldığını düşünenler bile var. Aynen oyun Withcer 3 ve her biri ayrı oyun kalitesinde olan DLC’leri çıkmadan yapılamaya başlandı, daha sonra firma “Aaa biz withcer 2’yi yaptık tuttu, hadi 3’ü de yapalım.” deyip oyunu bırakıp Witcher 3’ü çıkardılar. Şunu düşünebilmek için aşırı derecede zeki bir insan olmaya gerek yok, sadece ufak bir çıkarım yapmanız yeterli. Oyun ortalama 4 yıllık bir oyun. Yani ortada 7 yıllık geliştirme süreci falan yok. Cyberpunk-RDR 2, GTA ve CDPR-Rockstar karşılaştırmalarını da değinmezsem olmaz. Cyberpunk’ın amacı simülasyon oyunu olmak değil, amacı RPG oyunu olmak. RPG hiç sevmeyen birisine açıp Witcher oynatırsanız, o insanı oyunlardan soğutursunuz. Bu oyunları karşılaştırmak aşırı derecede saçma çünkü tek ortak noktaları oyun olmaları. Eğer durağan hikaye, gerçekçi bir oynayış seviyorsanız tabi ki RDR 2’yi daha çok seveceksiniz, eğer RPG seviyorsanız (hikayenin rpg özelliği ile ilgili de tartışmalar var.) kaotik, her şeyin bir birine girdiği, sizin seçim yaptığınız bir hikaye seviyorsanız Cyberpunk sevmeniz daha olası. İki oyun da türlerinde oldukça başarılı oyunlar. Rockstar-CDPR tartışması bu tartışma yukarıdaki açıkladığım olay gibi saçma değil aptalca arkadaşlar. Rockstar ile karşılaştırmak her firma için gurur kaynağıdır. Adamların yaptığı tüm işlerden her biriyle ‘efsane’ adı altında bahsediliyor. Çalışan sayısı (yazılımcı, grafik tasarımcı vs) sayılarına bakınca da korkunç farklar var. CDPR’de 450 kişi çalışırken, Rockstar’da 2000 kişi çalışıyor, buradan bile ufak bir çıkarım yapabilirsiniz. [h1]Hikaye:[/h1] Hikaye genel olarak kısa olduğu için ufak bir kısmını anlatacağım, ister şirket, ister sokak çocuğu, isterseniz de nomad olun, hepsi anlatacağım kısımda buluşacak. [spoiler]Dex adında bir işveren, siz ve arkadaşınız Jakie’den Arasaka isimli şirketten çip çalmanızı istiyor. (kısa kesip aşırı detaya girmiyorum) Çaldıktan sonra bir takım olaylar sonucunda fark ediliyorsunuz ve çipin olduğu koruyucu çanta bozuluyor. Çipi korumak için kafanıza takmak zorunda kalıyorsunuz. Bir takım çatışmalardan sonra Arasaka şirketinden kaçıp Dex’in yanına geliyorsunuz ve Dex sizi öldürüyor. (gerçek anlamda öldürüyor.) Kafanızdaki çip sinir sisteminizi tekrar canlandırıyor, hayatta kalıyorsunuz. Bu çipin içerisinde yıllar önce ölmüş olan Johnny Silverhand isimli Keanu Reeves’in canlandırdığı karakter var. Yani benliğini bu çipe aktarmışlar. Bu çip sizin sisteminize yani benliğinize karşı savaş veriyor, yani vücudunuzu ele geçirmeye çalışıyor. Siz de hayatta kalmanın yollarını arıyorsunuz. Ama bu durum Johnny Silverhand’le arkadaş olmanıza engel değil. :D[/spoiler] Hikayesinin tek kötü yanı çok kısa olması. Bir RPG oyununda hikaye bu kadar kısa olmamalıydı, yaklaşık 25 saat civarı sürüyor. Böyle bir oyunun hikayesi daha uzun olmalıydı. (50 saat min.) [h1]Teknik Kısım (Bug, yapay zeka vs.)[/h1] Oyunda aşırı derecede bug var. Gölge sorunları, havada yürüyen npcler, duvarın üzerine sürülen arabalar ve bunların yanında yüzlerce bug. Peki bu durum oyuncuları ne kadar etkiliyor? Şuradan başlayalım ülkemizin ekonomisi iyi durumda değil, adamlar 60 dolara alıp umursamayabiliyor ne yazık ki bizim böyle bir lüksümüz yok. 250 TL bizim için büyük bir tutar. Bu parayı verdiğim bir oyunda tabi ki bug olmasını ve salakça bir bug yüzünden save noktasında dönmeyi istemem. Ne yazık ki bunlar olabiliyor. Oyunu oynarken hiç çökme yaşamadım, bugdan dolayı da save noktasına 4-5 kere falan dönmüşümdür. Tabi bunların hepsi 135 saatte oldu. Oyunu çökerten buglarla fazla karşılaşmadım. 1650 ekran kartıyla orta-yüksek ayarlar arasında 30-40 fps alıyorum. Takılma falan yok, tabi 60 fps’in yaşattığı deneyim de yok ama kesinlikle 30 fps de oynanabilir. Burası oyunu alıp almamanızla ilgili en kritik nokta, eğer ben bug görmek istemiyorsanız ve görünce deliriyorum diyorsanız maalesef oyun size göre değil. Düzeltilmesini bekleyin. Benim gibi bugları kafaya takmayıp; hikaye, karakterler, açık dünya içerisinde kaybolup giden kişilerdenseniz oyun tam da size göre. Teknik kısımlarından bahsedip de yapay zekadan bahsetmemek elde değil. Açık konuşmam gerekirse, bug falan önemsiz arkadaşlar hepsi düzeltilir ama bu yapay zeka düzeltilemez, en fazla cilalanır. Aşırı derecede aptal bir yapay zekası var. Arada buga da giriyorlar, o dakikalar keyfinizin kaçtığı dakikalar oluyor. Gizli gidiyorsanız yer yer daha fazla keyfiniz kaçacaktır. Şu MGS 5’in yapay zekası bu oyunda olsaydı, benim için tam puan verilesi bir oyun olurdu. Zorda oynuyorsanız aksiyon kısımlarında öldürebiliyorlar tabi ama bazılarının npclerin yaptığı hareketlere anlam vermek zor. [h1]Grafikler[/h1] Grafikler tek kelimeyle muazzam. Çağ ötesi mi hayır ama çok iyi duruyor. Bir de fotoğraf modu var, istediğiniz yerde modu açıp (N) ekran görüntüsü için karakterinizin duruşunu vs ayarlayabiliyorsunuz. Bu özellik bence tüm oyunlarda olmalı. Bu özellikle birlikte grafiklerde muazzam olunca, kendinizi sürekli ekran görüntüsü alırken buluyorsunuz. Bu özellik Witcher 3’de olsa tadından yenmezdi. :D Kısacası oyun screenshot simulator oluyor.:D [h1]Karakterler[/h1] Ana karakterimiz V (Vincent/Valerie) adında paralı asker. Yani iş bitiricilerin verdiği işleri tamamlayıp karşılığında para alıyor. Genel olarak hiç arkadaşı olmayan bir karaktere sahibiz. Biz oyuna dahil olduktan sonra yavaş yavaş yalnızlığı kırılıyor tabi. Onun dışında neredeyse tüm karakterini siz belirliyorsunuz. Bazı yerlerde aldığınız kararlar korkak, cesur vs olduğunu bile etkiliyor. V dışındaki karakterler de gerçekten çok iyi işlenmiş. (Düşman karakterleri işlemede CDPR’in sorunları var. En son Letho’yu iyi işlemişlerdi.) Panam ve Judy ile ilişki yaşayabiliyorsunuz. Witcherdaki gibi seçme şansınız yok. Judy kadınları, Panam erkekleri tercih ediyor. Bu karakterler dışında Jakie de iyi işlenmiş, Jakie ve Misty’le kısa sürede yakınlık ilişkisi kurabiliyorsunuz. Gelelim benim en sevdiğim karakter olan Johnny Silverhand’e. :D Bu karakter hakkında fazla konuşmayacağım, bence herkes kendisi deneyimlerken tanımalı. Tek kelimeyle müthiş işlenmiş. Keanu Reeves sever birisi olarak, bu karakteri daha iyi canlandıracak birini düşünemiyorum. [h1]Oynayış[/h1] Aksiyon genel olarak yapay zeka sorununu hissettirmemek için hızlı olacak şekilde dizayn edilmiş. Aksiyonun hızlı olması oynamayı daha da keyifli bir hâle getiriyor tabi. Bunun yanında çeşit çeşit silahlar da olunca oyunu sadece vur kır şeklinde oynasanız bile eğlenebilirsiniz. Tabi sadece aksiyonla sınırlı kalmamış; hack, gizlilik, yakın dövüş gibi birçok oynayış tarzı var. İster hepsini harmanlayın, ister sıkıldıkça değiştirin, isterseniz de sadece hack ve aksiyon üzerinden gidin, size kalmış. Bu kadar çok oynayış çeşitliliği olması oyunun tekrar oynanabilirliliğini de önemli ölçüde arttırıyor. Konuştuğum birçok arkadaşım oyuna ikinci, bazıları ise üçüncü kez başlamış. Yani tek seferlik bir deneyim değil. Buradan önemli bir + kazanıyor. [h1]Açık Dünya ve Harita[/h1] Gelelim son olarak açık dünya konusuna burada araç kullanma mekaniklerinden de bahsetmek istiyorum. Açık dünyası oldukça büyük ve her yer gerçekten farklı hissettiriyor. Bu konuya daha sonra döneceğim şimdi harita dizaynından bahsedelim. Harita aşırı derecede karmaşık, binaların içinden otobanlar geçiyor, bir yere ulaşmak için bazen 1 km mesafe almanız gerekiyor. Bu kötü bir şey değil kesinlikle aksine çok iyi bir şey. Night City atmosferini başarılı bir şekilde yansıtmış. Araç kullanma dinamikleri ise bir GTA kalitesinde tabi değil ama bir Watch Dogs kalitesinde de değil. Bence bu kısmı iyi kurtarmışlar. Hatta bazı araçların bile kullanım hissi farklı. Yine de favorim motordu. Puanım: 9/10 Witcher 3 hatırına. :)