Nedávné recenze uživatele `Krauseth.

Terk edilmiş ve yalnız,bir çocuk kendini karanlık bir projenin merkezine çekilmiş bir halde buluyor.Bu bulunduğu ortamdan kendini kurtarmak isteyen bir çocuk.Fakat kurtarmaya çalışırken fazlasıyla zorlanıyorsunuz.Çünkü peşinize bir çok varlık takılıyor ve sizi hep engelliyor.Eğer bilinmezlikleri sevmiyorsanız bu oyun size göre olmayabilir.Oyunun başından sonuna kadar bir bilinmezlik söz konusu hatta çocuğun adını bile bilmiyoruz.Kırmızı gömlekli çocuk diyebiliriz.Hiç bir açıklama yapılmıyor.Oynayan oyuncuların bir çoğu finalinden memnun değil.Neden diyeceksiniz çünkü yetersiz buldular,finalinde herhangi bir açıklama anlatım olmadan oyunu bitiriyorsunuz.

Senua garip bir kız,annesinden gelen özel yetenekleri var.Babası ise annesine yaptığı gibi,kızını da çeşitli yöntemlerle kontrol altında tutmaya çalışmış.Dillion,Senua’nın sevgilisi ölünce de olaylar başlamış.Görevimiz Hellhaim’e gidip Dillion’u kurtarmak.Bu sırada ise kendi geçmişimizle ve karanlık taraflarımızla yüzleşmek.Görseller harika.Müzikler harika. Kostümler harika.Yaratıklar harika.Bilmiyorum bu oyun içerisinde ben kötü bir şey göremedim pek. Sadece ana karakterler değil her şeyi ayrıntısıyla incelemişler.Özellikle yaratıkların üzerinde bulunan çeşitli kurukafa,diken ve kan,doku parçaları vahşet seviyesini arttırıyor.Geriliyorsunuz.Oyunu kaliteli bir ekran kartı ve kulaklık ile oynamak en güzeli.Kulaklıksız da oynanıyor,ancak 3D ses sistemini çok güzel yapmışlar,kulaklık ile oynadığınızda istemsizce kafanızı çevirme arzusu doğuyor içinizde.Kafanızdaki sesler size nerede ne yapmanız gerektiğini anlatıyor.Dövüş sırasında ve bulmacaları çözerken size yardımları oluyor.Tutorial kısmı yok,oynarken öğreniyorsunuz.Bulmacalarda odaklanmak,dövüşürken ise doğru anda doğru hamleyi yapmak işinizi kolaylaştırıyor.Yüksek yerlere çıktığınızda gördüğünüz manzara nefes kesici.Bazı yerlerde ise çıtalar üzerinde yürümeniz gerekiyor.Yükseklik korkunuz olmasa bile içiniz hop ediveriyor.Müzikler daha Celtic kıvamında.Eskilere döndürüyor sizi.İskandinav hikayelerine oldukça hakim olan oyun sayesinde etrafımızda daha fazla Viking görmemiz de mümkün olacak gibi.

Oyun bir açık dünya oyunudur oyunun haritasında istediğiniz gibi gezinebilir drift rekorunuzu kırmayı deneyebilir veya hız radarlarından hızlıca geçip rekorlar kırmayı deneyebilirsiniz.Ayrıca oyunda dört mevsim bulunmaktadır.Mevsimleri değiştirmek için toplam nüfuzunuzu arttırmanız gerekir,ve bu mevsimler hava şartlarıyla uyumludur.Kış mevsimi geldiğinde arabanıza kar lastiği takabilir yaz geldiğinde ise çıkartabilirsiniz.Forza Horizon 4 bildiğimiz yarış oyunlarından oynanışı farksızdır fakat fizik açısından çok farklıdır.Need For Speed den fizikleri biraz daha gerçekçidir.Forza Horizon 4 klavye,controller ve direksiyon ile oynanabilir.Direksiyona ek olarak fren-gaz pedalı ve vites eklenebilir.

The Forest çıktığı günden bu yana oldukça beğenilmiş ve oynayanının çok olan bir oyundur.Hem tek başınıza hem de arkadaşlarınızla birlikte oynayabileceğiniz bu oyunu gelin hep birlikte inceleyelim.

The Forest’ı düşününce birçok insan oyunu sadece hayatta kalma ve bir şeyler inşa etme olarak düşünüyor fakat aslında oyunun oynadıkça öğrenebileceğiniz bir hikayesi var.
The Forest hikayesi ;
Oğlumuzla birlikte uçakta seyahat ederken uçağımız kaza yapıyor ve bir adaya düşüyor.Uçak düştükten sonra adada bulunan yamyamlar oğlumuz kaçırıyor.Uçakta tek sağ kalan biz dışarı çıkıyoruz ve doğada ve yamyamlara karşı hayatta kalmaya çalışıyoruz.Oyundaki asıl amacımız oğlumuzu ararken hayatta kalmak ve bulduktan sonra düştüğümüz adadan kaçmak.Belirli bir süre geçirdikten sonra mağaralarda bulunan eşyalarla kendimizi geliştiriyor ve oğlumuzun olduğu yere gidiyoruz.Oğlumuzun kaçırıldığı yere indiğimizde fark ettiğimiz şey ise uçağın bir kaza sonucu değil kasıtlı olarak düşürüldüğü oluyor.Adada bulunan laboratuvarda deney yapan birisi uçağı düşürüp ♥♥♥♥♥♥ üretiyor.Oyunun sonlarına doğru ise oğlumuzu bulup adadan kaçıyoruz.

Bu oyunda yapabileceğiniz birçok şey bulunuyor.İsterseniz ev yapabilir isterseniz de bir sandal yapıp onunla suda dolaşabilirsiniz.Gün geçtikçe sizlere saldıran yamyamlar daha da güçleniyor bu yüzden günleri kendinizi savunabilecek şeyler üretmeniz gerekiyor.Oynanış olarak bakacak olursak The Forest oldukça sade bir yapıda duruyor.Oyuna küçük bir balta ile başlıyorsunuz isterseniz etraftan topladığınız taş,çubuk,ip gibi şeylerle kendi baltanızı yapabilir isterseniz de mağarada bulunan güçlü baltayı alabilirsiniz.Mağaralarda bir sürü gelişmiş eşya bulunuyor.

Modern zamanlarda geçen Far Cry 5,bizleri Amerika Birleşik Devletleri’nin Montana eyaletine davet ediyor.Kurgusal Hope County’de bizleri kendisine “Baba” adını veren Joseph Seed isimli bir kült liderini tutuklamak için göreve yollayan hikayemiz,yaşanan karışıklıklardan sonra hikayemizi başlatıyor.Spoiler vermek istemediğim için karakterimiz ve hikaye ile ilgili çok az bilgi vermeye çalışacağım.Ancak oyunun konusu en kısa özetle,önceki Far Cry’larda olduğu gibi çılgın kötü adamı yok etmek üzerine kuruluyor.

Şimdi öncelikle oyunun baş düşmanı olan “Baba”nın yani Joseph Seed’in kurmuş olduğu Eden’s Gate (Cennet Kapısı) tarikatına bakalım.Cemaatlere benzer bir yapısı olan Eden’s Gate tarikatı,dünyanın sonunun geldiğine inanıyor ve üyelerine cenneti vaad ediyor.Katılan kişileri kısa sürede kendilerine köle haline getiren bu tarikat,Hope County’yi adeta bir tarikat üssüne çevirmüş.Bölgede yaşayan “herkese ya bizimlesin, ya da ölüsün” diyor.Adam kaçırma,cinayet,silah bulundurma gibi birçok farklı suç işleyen bu tarikat,bölgedeki bazı insanların canına öylesine tak ediyor ki,bir grup insan tarikata karşı ayaklanmaya çalışıyor. Ancak tarikatin gücü öylesine büyük ki,yapılan tüm ayaklanmalar bir şekilde bastırılıyor.

Bizler de bu ayaklanmayı ya da oyunun bize söylediği şekilde direnişi yeniden ayaklandırıyor,insanlara umut veriyoruz.Elbette amaç Joseph Seed’i alaşağı etmek.Bunun için de tarikat karşıtları ile büyük bir silahlı direnişe geçiyoruz.Co-op mantığına uygun geliştirilmesinden ötürü,karakterimizin belli bir hikayesi yok.Far Cry 5’e burada dahil oluyoruz.İlk olarak kendi karakterinizi oluşturuyor,ve kısa görevler ile başlayarak alışma sürecini geçiriyoruz.Far Cry’ın önceki sürümlerini oynayan oyuncular için çok fazla sürpriz bulunmuyor.Çatışma hissiyatı,silah mekanikleri,eski Far Cry oyunlarına hayli benziyor.Far Cry zaten uzun yıllardır temel oynanış özellikleri ile sevilen bir yapım.Oyunun vuruş hissiyatı olsun,koşarken silahı tutuşunuz olsun hepsi oturaklı ve başarılı olmuş.

Oynayış şeklimizde ise bazı ufak tefek değişiklikler var.Bildiğiniz üzere önceki Far Cry ve diğer Ubisoft yapımlarında sıkça karşılaştığımız falanca tepeye çık,falanca radyo kulesine tırman ve bölgeyi aç gibi durumlar Far Cry 5’te kaldırılmış.Hatta bununla ilgili bir diyalogda ufak bir sürpriz de var.Oyun bunun yerine sürekli olarak ufak yan görevler vererek sizlerden oyunun hikayesini devam ettirmenizi istiyor.Yine önceki oyunlar gibi tarikatın bölgelerine saldırı düzenleyebiliyor ve bölgeyi ele geçirebiliyoruz.Ele geçirdiğimiz her bölge sonrasında ise yeni görevler bizleri bekliyor.Oyundaki yan görevlerin yapısı ise oldukça başarılı tasarlanmış,her biri ufak hikayeler ile desteklenirken,görev sonrasında verilen ödüller de keza başarılı.Neredeyse her yeni görev sonrasında yeni bir silah,yeni bir araç ile karşılaşmanız olası diyebilirim.

Hazır bölgelerden bahsetmişken oyunun dünyasından da kısaca bahsetmek istiyorum.Öncelikle önceki oyunlara kıyasla çok daha farklı bir bölge ile karşılaşıyoruz. Amerika’nın doğası ile ünlü Montana eyaletinin bir bölümü emrimize amade edilmiş.Görsel olarak Hollywood filmlerinde sıkça gördüğümüz kasaba teması,Far Cry 5’in ana temasını oluşturuyor.Küçük kasabalarda bulunan barlar,silah dükkanları gibi detaylar gayet hoş gözüküyor.Özellikle akşam olduğunda neon ışıklar ile aydınlanan bu küçük kasabalar,tıpkı GTA: San Andreas’ın küçük kasabalarını sevdiğimiz gibi kendilerini sevdirmeyi başarıyor.

Daha önce televizyonda yayınlanan Wipe Out’u izleyenleriniz varsa Fall Guys: Ultimate Knockout‘u bu televizyon programına benzetenleriniz mutlaka olmuştur,çünkü tıpkı Wipe Out’ta olduğu gibi oyuncular Fall Guys’da çeşitli parkurlarda son bir kişi kalıncaya kadar yarışmaya devam ediyor.Diğer platform oyunlarına göre daha farklı bir yapısı olan Fall Guys’da oyun kazanmak sandığınız kadar kolay da değil.60 kişilik Battle Royale oyunu olarak tanımlaya bileceğimiz Fall Guys her ne kadar çok sevimli gibi görünse de aslında oyuncuların içinde ki rekabetçi ve şeytani düşünceleri ortaya çıkarıyor desek yanlış olmaz sanırım.
Öncelikle oyunda bulunan 24 farklı parkur arasında başlangıç için belirlenmiş olan bazı parkurlar var.Bu parkurların arasından birtanesi rastgele şekilde seçiliyor ve oyuna başlıyoruz.İlk parkuru sadece 40 kişi tamamlayabiliyor,bu nedenle elinizden geldiğince hızlı ama bir o kadarda dikkatli olmalısınız.Bir sonraki tura geçebilmeniz için ilk parkuru geçebilmeniz gerekiyor.Ardından ise oyunun 4 farklı kategoriye bölmüş olduğu yarış, hayatta kalma, takım ve son olarak final oyunlarının haricinde parkurlardan biri geliyor ve eleme usulü parkurlar devam ediyor.Oyunun kazananı ise final parkurlarının birinin sonucunda belli oluyor.

-HİKAYE 10/10

Oblivion krizinin üzerinden geçen koskoca iki yüzyıl boyunca Tamriel’in halkları bir barış ve huzur içinde yaşamış olsalar da,her şeyin bir sonu olduğu gibi malesef bu barışın sonu da Skyrim kralının bir gün aniden öldürülmesiyle birlikte bu barışın da sonu geliyor.The Elder Scrolls V: Skyrim ile serinin önceki oyunlarında ev sahipliği yapan Temriel kıtasının kuzey bölgesine konuk oluyoruz.Karlı dağları,sisli ormanları,muhteşem görüntüsüyle bizleri hayran bırakan nehirleri ve çetin ve hava koşulları ile güçlü ve sert olan Nord’ların memleketi Skyrim’e.Oyun zaten adında anlaşılacağı üzere Skyrim de geçiyor.Neyse tekrar hikâyemize dönelim.Kralın öldürülmesinin ardından Cyrodiil’in imparatorluk güçleri Skyrim üzerinde hak iddia etmeye başlamakla kalmayıp Nord’ların asırlardır süregelen yaşam tarzlarını da tehdit etmeye başlarlar.İleri gelen komutanlar yakalanır,hayvancılık yasaklanır.Bütün bu olanlar karşısında da herkes sesiz kalmaz tabi ki de yerel isyancı gruplar Ulfic Stormcloak önderliği ile bir araya gelir.Tek amaçları ise Skyrim’i İmparatorluk’un elinden tamamen kurtarıp özgür kılmak için. Bir yandan da lobi faaliyetleri yürütülmeye başlarlar. Ülke gittikçe hızla ve umutsuz bir şekilde iç savaşa doğru sürüklenirken çok daha büyük bir sorun ortaya çıkar.Unutulup gitmiş kadim bir kehanet uykusundan uyanmak üzeridir.Alduin Ejderha Tanrı diğer bir ismi ile Yıkım Tanrısı.Bu hayal bile edemeyeceğimiz güçte olan kadim bir kehanet olan Alduin’in karşısına da tabi ki biz dikileceğiz. Bir Dovahkiin.Yani Ejder Doğan.Tabi bizde ortalık da gariban gibi geziyoruz hiçbir şeyden habersiz herkes ejderhaların birer efsane olduklarına inanıyorlar. Fakat bizim yani Ejder Doğanın gelmesiyle ejderhaların birer efsane olmadıkları da ortaya çıkıyor.Ejder Doğan nedir derseniz şöyle açıklayım,oyundaki ejderhalar sadece öyle sağ solda uçup ateş püskürten canlılardan ziyade yüce yaratıklardır. Ve konuşabilirler fakat ejder dilini öğrenmek ve konuşmak için yıllarca eğitim alman gerekiyor ve öğrenmesi çok zor.Fakat biz ejder doğan olduğumuz için ejder dilini konuşup anlayabiliyoruz bu bizim doğal doğuştan gelen bir yeteneğimiz. Tabi oyunda bunu öğrenince de bir havamız olmuyor değil çünkü koskoca dünyanın kaderi bizim elimizde ilk önceleri biz bile bilmiyoruz ejder doğan olduğumuzu ama öğrenince de dünyayı kurtarmak için elimizden geleni yapmamız gerektiğini anlıyoruz. Ayrıca oyunda insanların sizin ejder doğan olduğunu öğrendiğin de size hayranlık gözüyle bakması da güzel olmuş.Sen bir ejder doğansın daha önce hiç görmedim vay canına falan gibi kelimelerle şaşkınlıklarını ifade ediyorlar. Oyunda nidalar var bunlar ejderha lehçesi kısaca fakat değim gibi sadece ejder dili bilenler okuyabilir ve normal bir insanın nida öğrenmesi neredeyse imkansız olmasına rağmen ejder doğan olduğumuz için biz bu kelimeleri birkaç saniyede öğreniyoruz oyunda da kimsede olmayan ve kimsenin yapamadığı özelikler de ayrı bir hava katıyor.

-OYNANIŞ 10/10

Oyunun oynanışı mükemmel adamlar gerçekten oturup hikayeyi özenerek yazmışlar ve ilerledikçe sıkmak yerine sizi çok daha heyecanlandırıyor. Açıkçası ben ilerledikçe Aludin gibi herkesin ismini bile anmakta korktuğu o ejderhayı görmek için çok heyecanlanmıştım.Oyun da hikayemize başlarken karakterimizi seçiyoruz farklı ırklar var ve bu ırkların kendine ait bir takım da avantajları var kimileri daha hızlı kimi karakter daha sinsi gibi.Oyunda yetenek geliştirme de var tabi ki genellikle kullandığımız silahlar üzerinde geliştirmeler oluşuyor, mesela çift elli bir silah kullanıyorsanız çift el silah yeteneği yükseliyor, tek el kullanıyorsanız tek el gibi.Tabi bir çok oyunda herkesin sevdiği sinsilik de mevcut oyunca ayrıca sinsilik yaparak seviyenizi artırabilirsiniz böylece birçok yerde sessizce ilerlemeniz mümkün oyunda sadece kılıç, kalkan yok ayrıca büyülerde mevcut benim de en sevdiğim nokta bu sizi sıkıştığınız durumda kurtarabilecek bir çok büyü var bu büyüleri ise ya büyü kitapları okuyarak öğrenebiliyorsunuz geliştirmek için ise ya silahlar da olduğu gibi sürekli o büyü kullanıp yetenek kazanmalısınız ya da belli bir ücret karşılığında büyücü ustalarından öğreniyorsunuz. Oyunun en güzel yanlarından biriside açık dünya olması açık dünya oyunlarını hep sevmişimdir. Bir çok oyunda ana hikaye ye çok odaklanılır ve ana hikaye bittikten bir süre sonra yan görevler falan insanı sıkar ama bu oyun tam tersi oyun çok daha eğlenmeye başlıyorsunuz. Oyunun birçok yan görevi mevcut hatta bitirmek neredeyse imkansız gibi görünüyor. Çünkü bir sürü yer var bir sürü karakter mevcut keşfedilmemiş yerler derken oyunu keşfederken geçekten çok eğleniyorsunuz tabi herkes için geçerli değil beli ki sizi sıkılabilirsiniz sanmam ama neyse.Oyunda keşfetmek falan demişken birçok ırk da mevcut orklar,elfler,kara elfler,kuzeyliler,kurt adamlar,vampirler ve daha aklıma gelmeyen birçok ırkla keşfedilmek için beklenen bir oyun.Kısacası oyunu kesinlikle düşünmeden alın derim verdiğiniz paraya kesinlikle değeceğine eminim.

2. oyununu dört göz ile beklediğim oyundur.

Doom Eternal önceki oyunun izinden gitmekle kalmamış,ilk oyunun iyi yaptığı her şeyi çok daha iyi yapıp adeta şov yapmış diyebiliriz.İlk oyun zaten halihazırda iyi gözüken bir oyunken Doom Eternal ile birlikte çıtayı bir üst seviyeye çıkarmışlar.Ortalama sistemlerde bile iyi performans veren oyunun optimizasyonu da oldukça iyi.Kaplama kalitesi artan oyun,tasarım ve tarz olarak zaten kusursuz bir seviyede.Eğer elinizin altında gerçekten iyi bir makine varsa oyunun size görsel bir şölen sunacak.Eğer böyle bir makineye sahip değilseniz de üzülmenize hiç gerek yok,oyun düşük ayarlarda da son derece akıcı ve tatmin edici görünüyor.Doom Eternal’ın asıl kendini gösterdiği kısım tabii ki oynanış.İnanılmaz hızlı ve akıcı oynanışı ile sizi oturduğunuz yerde terletiyor.Silahlar arası geçişler çok hızlı ve çevrede dolaşarak yaratıkları hızlıca yok edebiliyorsunuz.Tırmanma,koşma,çift zıplama gibi mekanikler oyuna çok iyi entegre edilmiş,çok hızlı ve rahat bir oynanışa imkan veriyor. Oyunun zorluğu son derece tadında ama zorlanmayı seven rekabetçi oyuncular için fazlası ile zorlu Ultra-Violence ve Nightmare zorluk seçenekleri de bulunuyor.

İnsanı kendine getiriyor.Yayında yapımda emeği geçen herkese teşekkürler.
Ve dipnot : Fortnite'dan bin kat daha iyi bir oyun :D