133
Products
reviewed
2209
Products
in account

Recent reviews by Mert

< 1  2  3  4  5 ... 14 >
Showing 21-30 of 133 entries
33 people found this review helpful
4 people found this review funny
14.3 hrs on record
POLY BRIDGE

Poly Bridge bir köprü inşa simülasyonu. İşin içinde eğlence faktörü de olduğundan dolayı oynanış mekanikleri elbette süper bir gerçeklikte değil fakat baya zorlayıcı bir oyun olduğunu söyleyebilirim. Oyunun fizikleri oldukça iyi, ilk başlarda iki uçurum arasını kısa köprüler inşa ederek bölümleri rahatlıkla geçebiliyoruz fakat gittikçe daha komplike bir hal alan fizik tabanlı bulmaca yapısı oyuncuyu bir hayli zorluyor. Her yeni bölümde tahta dayanaklar, beton yollar, hidrolik sistemler, halatlar, metal teller gibi kullanılacak yeni ögeler ve bu ögelerin getirdiği zorluklar oyun yapısını tekdüzelikten kurtarıyor. Araç boyutunu, türünü ve ağırlığını, köprüyü yaparken kullandığımız materyalleri ve maliyetlerini, köprünün ne kadar ağırlık kaldırabileceğini ve bunun gibi tonla mekaniği hesaba katmak zorunda olduğumuzdan dolayı bölümler her geçen sefer daha da zorlaşıyor. Bir de üstüne başlarda arabayı karşıya geçirmekten ibaret olan görevler daha da karmaşık bir hal alınca köprü yapmak bir mühendis gibi düşünmeyi gerektiriyor. Çünkü, oyun bize bu serbestliği veriyor ve yaratıcı olmaya itiyor. Ayrıca yaptığınız köprülerin başarılı bir şekilde çalışmasını izlemek gerçekten çok zevkli.

100'den fazla bölümden oluşan ana oyun modunun yanı sıra, ''Sandbox'' modu da var. Bu mod hiçbir kısıtlama olmadan istediğiniz gibi köprüler yapma imkânı sağlıyor. Ayrıca oyun Steam Atölyesi'ni de desteklediğinden dolayı yaptığınız köprüleri oyun topluluğu ile paylaşabiliyorsunuz. Bunların yanı sıra oyunun arayüzü de oldukça basit ve kullanışlı. Bir de çöl, ormanlık alanlar, buzullar, dağlık alanlar ve bunun gibi birçok çeşitli bölüm dizaynları da oyunun sanat tarzından ötürü göze hoş görünüyor.

SONUÇ

Açıkçası ben hikâye barındırmayan oyunları pek sevmem fakat Poly Bridge beni eğlendirmeyi başardı. Oyunun mekanikleri eğlenceli ve gerçekçi olmak arasındaki dengeyi adeta bir köprü gibi oldukça iyi sağlamış. Başarısız olsak bile tekrar oynama hissini veriyor. İndirim dönemlerinde 2-3₺'ye kadar düşebiliyor ve ana oyun modunu oynarsanız 10-15 saat fakat oyunu tümüyle bitirmek isterseniz de 30-40 saate kadar çıkan bir oynanış süresi var.

İNCELEME PUANI : 65 / 100
Posted 6 August, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
42 people found this review helpful
4 people found this review funny
6.7 hrs on record
HOMEFRONT

Homefront, 2010 yılında Amerika ile Kuzey Kore arasında nükleer silahlanma savaşından dolayı doğan rekabetin çok daha tehlikeli hal aldığı bir dünyada geçiyor. Bu iki ülkenin rekabeti devam ederken, 2013 yılında Kuzey Kore Lideri Kim Jong-il vefat eder. Onun yerine geçen oğlu Kim Jong-un, Güney Kore ile olan husumetlerini bitirecek bir anlaşma yapar ve bu iki ülke yeniden birleşir. Kuzey tarafının askeri gücü ile Güney tarafının ekonomik gücü sayesinde bu birleşmeden çok daha güçlü ve teknolojik bir ülke doğar. Tarihler 2015 yılını gösterdiğinde İran ve Suudi Arabistan arasında bir savaş patlak verir ve küresel petrol arzı yok olmanın eşiğindedir. Benzin fiyatları tavan yaptığından dolayı birçok ülke borç içinde yüzer ve kitlesel histeri meydana gelir. Daha sonra 2017 yılında, Amerika ve Japonya Güvenlik Antlaşması'nın zayıflaması nedeniyle önemli ölçüde güç kaybeden Japonya, Kore devleti tarafından fethedilir ve kukla devlet konumuna düşer. 2022 yılında Amerika'da patlak veren finansal kriz ve altı milyon cana mal olan Asya Kuş Gribi salgını nedeniyle Meksika Hükümeti Amerika'ya sınırlarını kapatır. Amerika için sefaletle geçen bir üç yılın ardından tarihler 2025'i gösterdiğinde Kore Hükümeti sözde barış sembolü olarak gösterdikleri bir uyduyu Amerika'nın yörüngesine fırlatır. Bu uydu aslında EMP silahıdır ve ülkenin elektrik altyapısını tümüyle çökertir. Bunların ardından Kore, Amerika'ya girmek için hazırlıkları başlatır. İlk önce Hawaii ve Amerika'nın Pasifik Kıyıları'nın neredeyse hepsinin kontrolünü ele geçiren Kore, amacına bir hayli yaklaşmıştır. Amerikan ordusu her ne kadar karşı koymaya çalışsa da yörüngelerine fırlatılan uydu yüzünden iletişimsiz kalırlar ve savaşa mağlup başlarlar. Savaşla geçen iki yılın ardından Amerika'nın elinde sadece Doğu Eyaletleri kalmıştır.

Tarihler 2027'yi gösterdiğinde Birleşmiş Devletler'de helikopter pilotluğu yapan ana karakterimiz Robert Jacobs, ayakta son kalan eyaletlerden biri Colorado'daki dairesinde bir ses ile uyanır. Kasaba Kore birliklerinin kontrolüne geçmiştir. Jacobs, gözaltına alınır ve toplama kampına götürülmek üzere bir otobüse bindirilir. Ancak Jacobs'u taşıyan otobüs yerel direnişçi grubu tarafından saldırıya uğrar. Bunu fırsat bilen Jacobs direnişçi grubuna katılır ve ülkesini korumak için elinden geleni yapmaya hazırdır...

Oyunun giriş kısmı ve başta anlattığı hikayesi her ne kadar ilgi çekici olsa da anlatım ve sunum yeterli denebilecek seviyede olmaktan öteye gidememiş. Ara sahneler ve karakter animasyonları ise rakibi olmaya çalıştığı Call of Duty ve Battlefield gibi oyunların aksine 2A kalitesinde. Hikâye, yükleme ekranları aracılığıyla ve etraftan bulduğumuz gazete küpürleri ile anlatılmaya çalışılmış fakat bu durum akıcılığı büyük oranda zedeliyor. Tüm bunlara rağmen alternatif tarih hikayesi ve ''Yok olmanın eşiğindeki Amerika.'' atmosferi deneyimlemeye değer.

Yukarıda da bahsettiğim gibi Homefront bir FPS oyunu ve bu türün temel mekaniklerini bir yere kadar iyi kullanıyor fakat aynı dönemde çıkmış olan rakip oyunlara iyi bir alternatif olmaktan çok uzakta. Tabancalar, tüfekler, dürbünlü silahlar, pompalı tüfekler, hafif makinalılar ve bombalar gibi birçok silah ve mühimmat çeşidi var fakat hiçbirinin kullanımı etten duvar gibi duran düşmanlar yüzünden tam anlamıyla iyi hissettirmiyor. Yapay zekâ ise zaten oyunlarda günümüzde bile pek iyi değil fakat bu oyunda ortalamanın da altında kalmış. Bunların aksine görev çeşitliliği bir hayli iyi. Sıcak çatışmalardan akın akın gelen düşmanlara karşı taret kullanmaya, uzaktan kumandalı tank kullanımından gizlilik sekanslarına, helikopter ile hava desteği sağlamaktan kaçış sekanslarına kadar birçok çeşitli oyun mekaniğini barındıran görevler bulunmakta. Elbette bunlar oyunu kurtaracak düzeyde değiller fakat tekdüzeliği kırdığından dolayı oyuna devam etme hissini arttırıyor.

SONUÇ

Ben oyunu Humble Bundle üzerinden bedavaya aldım. Açıkçası bedavaya gelmese satın alıp oynar mıydım bilmiyorum. Çünkü, oynanış pek de eğlenceli değil. Yine de hikayesi ve savaş atmosferini kuvvetlendiren bölüm tasarımları için oynanabilir. Türü seviyorsanız ve çok daha iyi muadillerini deneyimlediyseniz bu oyuna da en azından bir bakmanızı tavsiye ederim. İndirim dönemlerinde 8₺'ye kadar düşebiliyor ve 6-7 saat içerisinde bitirilebiliyor.

İNCELEME PUANI : 55 / 100
Posted 5 August, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
26 people found this review helpful
4 people found this review funny
8.5 hrs on record
PORTAL STORIES : MEL

1952'de Aperture Science'a test deneği olarak Mel adında biri gelir. Mel, Cave Johnson'ın yeni geliştirdiği bir icadın üzerinde denenmesi için anlaşma yapar. Bu icat, içerisine girenleri kısa sürede uyutan çelik bir kasadır. Mel kasanın içerisine girer fakat bir şeyler ters gider ve birkaç saat kalması gereken kasada sonsuza dek uyuya kalmıştır. Uzun bir süre sonra uyandığında ise her şeyin değişmiş olduğunu ve tesisin terk edildiğini görür. Tesiste bir süre gezdikten sonra hiçbir canlı ile karşılaşmayan Mel telaşlanmıştır fakat hoparlörlerden gelen bir ses onu rahatlatır. Cave Johnson olduğunu söyleyen bu ses her şeyin yolunda olduğunu ve eğer birkaç teste tabii tutulursa oradan çıkabileceğini söyler. Mel kurtulmak için tek şansı olan bu sese inanmalı ve ne derse yapmalıdır...

Portal oyunlarının bulmaca mekaniklerinden ziyade bir diğer önemli kısmı da karakter diyaloglarıdır. Bu oyunda da -ki mod demiyorum çünkü moddan daha fazlasını barındırıyor- diyaloglara oldukça önem verilmiş. Virgil adındaki robotun mizahi konuşmaları ve gevezeliği sayesinde oyuncu hiç sıkılmıyor. Hikâye ise tesisin başlangıcını ve kurucusu Cave Johnson'ı anlatması sayesinde daha ilgi çekici bir hal almış. Bunların yanı sıra minimalist ara sahneler de kendi çapında belli bir kaliteye ulaşmış. Ayrıca Türkçe dil desteği de bulunmakta.

Oynanış kısmı ise ana oyun ile aynı fakat bulmacalar daha da zor diyebilirim. Yine elimizdeki ''Portal Gun'' ile ölümcül sular, lazerler ve taretlerle dolu test odalarını geçmeye çalışıyoruz ama dediğim gibi bulmacalar daha komplike. Bölüm tasarımları da bulmacaları destekler biçimde oldukça büyük ve 1950'lerden kalma gibi duran teknolojik aletler ile atmosferi çok güzel yansıtmış. Tek düzelik ise ana oyunda da olan jeller ve onun gibi çeşitli bulmaca ögeleri ile kırılmış.

SONUÇ

Eğer Portal 2'yi sevdiyseniz bu modu kesinlikle denemenizi öneririm ki zaten modu oynamak için ikinci oyuna sahip olmanız gerekiyor. Elbette ana oyunun kalitesinde değil ama başlı başına bir oyun gibi hissettiriyor. Benim aldığımda mod paralıydı fakat artık ücretsiz olmuş ve 8 saatte falan da bitirilebiliyor.

İNCELEME PUANI : 75 / 100

Posted 28 July, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
34 people found this review helpful
4 people found this review funny
9.1 hrs on record
INJUSTICE : GODS AMONG US ULTIMATE EDITION

DC'nin ana evrenindeki hikâye örgüsünden bağımsız olarak ilerleyen, bambaşka paralel bir evrende geçen hikayemizin başlangıcı, Joker'in Superman'i kandırarak koskoca şehri yok edecek olan nükleer bir silahı devreye sokturması ile başlar. Bu nükleer silah patlar ve milyonlarca insan ile birlikte Superman'in hamile karısı Lois Lane de hayatını kaybeder. Superman, ne yaptığının farkına vardığında iş işten geçmiştir fakat içini yiyip bitiren intikam ateşiyle deliye döner ve Joker'i gözünü dahi kırpmadan öldürür. Başına gelenlerden dolayı ahlakını kaybeden Superman, artık pek de iyi biri değildir. Bulunduğu dünyaya hüküm sürmek adına bir oluşum kurar ve ona karşı çıkan herkesi öldürür. Artık bir diktatör olmuştur ve tek amacı geçmişinde yaşadığı kötü olayları unutup acısını hafifletmektir. Batman, Superman'in bu acımasız rejimine karşı çıkmak adına Adalet Birliği'ni dağıtır ve isyancı bir grup kurar. Bu sırada ana evrende buna benzer bir olayı gerçekleştirmek isteyen Joker, yine nükleer bir bomba bulmuştur ve tüm şehri yok etmek istiyordur ancak Adalet Birliği bu olayın önüne geçer. Joker'i alt etmek için karşısına çıkan Batman daha bir çift laf edemeden ikisi de Superman'in hüküm sürdüğü paralel evrene ışınlanırlar. Rejim güçleri ikisinin de peşine düşmüştür. Batman bu kargaşadan kurtulur kurtulmaz neler olduğunun farkına varır ve her zamanki gibi işleri yoluna koymak adına kollarını sıvar...

Oyunun hikayesi, kusursuz olan süper güçlü insanların klasik kahramanlık öykülerinden ziyade daha gri karakterlerin insani taraflarını da işlediğinden dolayı ilgimi daha çok çekti diyebilirim. Elbette yine klişe sahneler ve alışılmış bir olay örgüsü var fakat sunum ve işleyiş bir tık iyi olduğundan dolayı bunu görmezden gelebiliyorsunuz. Hatta çocukluğumuzdan beri tanıdığımız ve bildiğimiz karakterler de işin içine girince eğlenceli vakit bile geçirebiliyorsunuz. Her şeye rağmen hikâyenin tek bir sıkıntısı var o da belli bir odağı yok. Onlarca DC karakteri hep bir arada anlatılmaya çalışıldığından dolayı başta da söylediğim gibi tanıdığımız karakterler işin içine girince olaya biraz renk katılıyor.

Oynanış ise, bu bahsettiğim karakter çoğunluğundan tam tersine artı yönde etkileniyor çünkü çeşitlilik bu şekilde sağlanıyor. Injustice, ''side-scroll'' denilen iki boyutlu fakat üç boyut derinliği de barındıran bir dövüş oyunu. Tekken, Street Fighter ve Mortal Kombat gibi muadillerinden onu ayıran pek de bir özelliği yok fakat onların yanında yer bulmayı hak eden bir oyun olduğunu düşünüyorum. Batman'dan tutun Aquaman'a kadar aklınıza gelebilecek birçok ikonik DC karakteri ile oynayabiliyorsunuz. Her karakterin kendine has dövüş stili ve hareket şeması var. Bu yüzden alışması kolay fakat ustalaşması zor bir oyun yapısı bizi karşılıyor. Ayrıca çeşitlilik sağlamak adına hikâye modunda ‘’QTE’’ denilen doğru zamanda doğru tuşa basma sekansları da eklenmiş fakat oldukça gereksiz olmuş. Oyunun hikâye modunun yanı sıra çok oyunculu modu, antrenman ve bilgisayara karşı oynama modları da bulunmakta fakat ben hikâyeyi bitirdikten sonra arkadaşlarla biraz oynadım ve ardından oyunun yüzüne bile bakmadım.

SONUÇ

Eğer türü seviyorsanız kesinlikle bakılması gereken kalitede bir oyun. Ben hikâye modunu bitirdikten sonra oyunu pek oynamadım fakat bu sizin de oynamayacağınız anlamına gelmez. Zaten indirim dönemlerinde 7-8 ₺ gibi çok ucuz bir fiyata düşüyor. Hikayesi de taş çatlasın 5-6 saatte bitirilebiliyor.

İNCELEME PUANI : 70 / 100
Posted 27 July, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
33 people found this review helpful
4 people found this review funny
4.8 hrs on record
HOTLINE MIAMI

Adından da anlaşılacağı üzere Miami'nin alternatif bir tarihini konu edinen oyunumuz, 1989 yılında geçiyor. Hikâye, ana karakterimiz olan üniversiteden kalma ceketi ile ortalıkta dolanan Jacket isimli elemanın etrafında dönüyor. Jacket, günlerden bir gün apartman dairesinde uyanır ve salonunda üç tane maskeli adamın oturduğunu görür. Sırasıyla at, horoz ve baykuş maskesi takmış olan bu kişiler onun gerçek kimliğini ve geçmişte yaptığı tüm pis işleri biliyorlardır. Aslında Jacket'ı çok yakından tanıyan bu üçlü, ona 3 Nisan sabahını hatırlaması gerektiğini söyler. Karakterimiz hafıza kaybı yaşıyordur ve neler olduğuna dair hiçbir fikri yoktur fakat horoz maskeli adam ona her şeyi anlatacaktır. Anlatılanlara kulak veren Jacket, o sabah ona bir Rus çetesinden alması gereken gizemli çanta hakkında gelen telefonu ve giymesi için de kapısına gönderilen horoz maskesini yavaş yavaş hatırlar. Jacket maskesini giyip verilen adrese gitmiştir ve binadaki tüm çete elemanlarını öldürerek çantayı alıp istenilen lokasyona bırakmıştır fakat ona verilen bu iş ne ilk ne de sondur. Geçmişini hatırlamalı ve bu işi ona kimlerin verdiğinin, neden bu pis işlere karıştığının, aslında kim olduğunun ve aklındaki tonlarca sorunun cevabını aramalıdır...

Hotline Miami'nin hikayesi her ne kadar ilgi çekici olsa da anlatım biçimi akışkan ve anlaşılır olmadığından dolayı oyunun o kısımlarına pek de önem vermiyorsunuz fakat dediğim gibi anlatılan öykü oldukça iyi. Hatta hikâyenin gizem unsuru ve işlenişi oyunun sanat tarzı ile iç içe girmiş diyebilirim. Zaten hikâyeden ziyade ağırlık verilen kısım son derece keyifli olan oynanış.

Oynanış, karakterimizi izometrik bakış açısından yönettiğimiz, hızlı yakın dövüş ve silahlı aksiyonun bir melezi diyebilirim. Düşmanlar da karakterimiz de tek darbe ile öldüğünden dolayı, aksiyon hem hızlı hem de zorlu geçiyor. Birbirinden farklı menzilli silahlar ve yakın dövüş silahları da tekdüzeliği kırıyor. Haliyle akıcı ve öğrenmesi hızlı olan oynanış mekanikleri de oyuncuyu ekrana kitliyor ve mücadeleye dayalı öl ya da öldür sisteminden dolayı tempo asla düşmüyor. Mekanikler oldukça rahat, karakterimiz çok hızlı hareket ediyor, düşmanların darbelere karşı tepkileri oldukça iyi, vahşet seviyesi gayet yerinde ve yakın dövüş çok iyi hissettiriyor. Bunların yanı sıra bölüm tasarımları oldukça kompakt ve asla dikkat dağıtmıyor. Tek odağımız düşmanları indirmek ve bir sonraki bölüme geçmek oluyor.

SONUÇ

80'ler Miami havasını seviyorsanız Hotline Miami'ye bir bakmanızı öneririm. O döneme özgü olan ''Synthwave'' müzikler oyun içerisine oldukça iyi yedirilmiş. Oyunun sanat tarzı ve piksel grafikleri de çok hoş duruyor. Tekrar oynanabilirliği sağlayan bölüm puanlama sistemi ve bunun sonucunda gelen birkaç ödül de ''Acaba tekrar oynasam daha fazla puan yapabilirim miyim.'' sorusunu da oyuncuya sordurtuyor. Zaten oyun indirim dönemlerinde ekmekten daha ucuza satılıyor ve 5 saate yakın da bir deneyim sunuyor.

İNCELEME PUANI : 80 / 100
Posted 14 July, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
44 people found this review helpful
4 people found this review funny
11.0 hrs on record
FAHRENHEIT: INDIGO PROPHECY REMASTERED

New York'un soğuk ve karlı akşamlarından birinde, ana karakterimiz Lucas Kane, lokal bir restoranın lavabosunda bilekleri kesilmiş halde uyanır. Daha bileklerindeki acının farkına varamadan hemen yanı başında vahşice öldürülmüş bir ceset bulur. Dehşete kapılan Lucas, cesedi gördüğü gibi her şeyin farkına varır ve cinayeti kendisinin işlediğini hatırlar. Olağanüstü bir güç tarafından kontrol edilerek cinayeti işlediğini hatırlayan Lucas, istemeden de olsa birini öldürmüştür ve bir an önce bu durumdan kurtulması gerekir. Üzerindeki şaşkınlığı bir çırpıda atar, cesedi tuvaletlerden birine saklayıp olay yerini bir güzel temizler ve polislerinde bulunduğu restorandan bir gölge gibi sıyrılır. Lucas her ne kadar oradan kaçmayı başarsa da ardında birçok kanıt bırakmıştır. Polisler cesedi bulur ve hemen olay yerini ablukaya alır. New York Polis Departmanı, en yetenekli iki memuru olan Carla Valenti ve Tyler Miles'ı davaya atar ve ikili bu cinayeti çözmek için ellerinden geleni yapmaya hazırdır. Lucas'ın tek yapması gereken ise kendini kontrol eden gücün kaynağını bulmak ve adını temize çıkarmaktır...

Günümüzde adını sıkça duyduğumuz Quantic Dream yani Fahrenheit'ın geliştirici ekibi oyunlarını yaparken oynanıştan çok hikâyeyi ana odağında tutan bir ekip. İşte bu yüzden de oyunun ara sahneleri, hikâye sunumu, anlatı tarzı, film hissi uyandıran kamera açıları, hikayedeki merak unsurunu sürekli taze tutan olay örgüsü, özenle yazılmış diyalogları ve karakter animasyonları belli bir kalitenin üzerinde. Gerçekten de geliştirici ekibin bu yöne ağırlık verdiği ve döneminin tüm imkanlarından yararlanarak sınırları aşmaya çalıştığı gayet açık. Oyuncuda hikâye gidişatına az da olsa yön verdiği hissini uyandıran diyalog seçimleri ve bu seçimler doğrultusunda değişen oyun sonu da cabası. Bunların yanı sıra ana karakterimizi işlemiş olduğu suçtan dolayı takip eden Carla ve Tyler adındaki iki polis memurunun gözünden oynadığımız sekanslar da hem ikili hikâye anlatımı ile olayları farklı bakış açılarından görmemizi sağlamış hem de tek düzeliği büyük oranda kırmış. Bir diğer özenle hazırlanmış kısım ise bölüm tasarımları. Oldukça detaylı, etraftaki objeler ile etkileşim son derece yüksek. Zaten iyi olan atmosfer bu etkenler de işin içine girince daha da kuvvetli bir hal alıyor.

Oyunun eksik kalmış, daha doğrusu pek de önem verilmemiş kısmı elbette oynanış ama bu gözünüzü korkutmasın çünkü Fahrenheit oyundan çok interaktif bir film gibi hissettiriyor. Başrolünde sizin olduğunuz, hikâyeyi minimalde olsa sizin yönlendirdiğiniz bir film. Oynanış genellikle ''Quick time event'' denilen doğru zamanda doğru tuşa basmaya dayalı ufak çaplı bu mekaniğin varyasyonlarından ibaret. Karakteri ise bulunduğumuz yere sabitlenmiş kamera açısından kontrol ediyoruz. Yukarıda da bahsettiğim gibi oyunun ağırlık verdiği kısmı hikayesi olduğundan dolayı bu kısıtlı oynanış mekaniği çok da umurunuzda olmuyor. Aksine hikâyeyi deneyimlemeniz çok daha kolaylaşıyor.

SONUÇ

Macera ve korku türünü harmanlamış oyunumuzun pek de bir eksiği var diyemem. Evet, biraz eski olmasını ve grafiklerinin günümüze uzak olmasını sorun olarak görebilirsiniz fakat oyunun bu elden geçirilmiş versiyonu yeni sistemlerde tıkır tıkır çalışıyor. Bunların dışında bir de oyun sonlara doğru çok fazla mistik ve dini konulara dalıyor. Bu durum bazılarınız için sorun teşkil etmeyebilir fakat benim hikâyeden biraz biraz kopmama neden oldu. Bunların yanı sıra oyun hala oynanabilir seviyede ve kesinlikle deneyimlenmesi gerektiğini düşünüyorum. İndirim dönemlerinde 4 ₺ gibi oldukça makul bir fiyattan alabilir ve yaklaşık 10 saat hiç sıkılmadan oynayabilirsiniz.

İNCELEME PUANI : 75 / 100
Posted 7 July, 2022. Last edited 8 July, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
52 people found this review helpful
5 people found this review funny
29.7 hrs on record (26.5 hrs at review time)
ASSASSIN'S CREED ll

İlk oyundaki olayların ardından, Desmond Miles, üzerinde deneyler yapan Warren Vidic'in asistanı Lucy Stillman tarafından Abstergo'dan kurtarılır ve gizli bir sığınağa götürülür. Sığınakta onları bekleyen tarihçi Shaun Hastings ve teknisyen Rebecca Crane onlara yardım edecek yegâne ekiptir. Abstergo'daki, insanlara atalarının anılarını tekrar yaşatarak onların becerilerini yavaş da olsa nesilden nesle aktardıkları makine olan Animus'un aksine çok daha hızlı işleyen bir makine inşa eden ekip, çok geçmeden Desmond'u tekrar makineye sokmak istemektedir. Tekrar Altaïr Ibn-La'Ahad'ın anılarına döneceğini sanan Desmond, 1459'da İtalyan Rönesansı sırasında zengin bir Floransa'lı aile tarafından dünyaya getirilen Ezio Auditore da Firenze olarak gözlerini açar. Daha bebekken kaderi çizilmişçesine doğum sırasında hayata güçlükle tutunur. Yıllar gelir geçer ve tarihler 1476'yı gösterdiğinde karizmatik bir delikanlı olan Ezio, babası Giovanni, kardeşleri Federico ve Petruccio'nun vatana ihanet suçundan rüşvetçi yargıç Uberto Alberti tarafından idam edilmesi şokuyla karşı karşıya kalır. Annesi Maria ve kız kardeşi Claudia ile bir başına kalan Ezio'nun dünyası kararmıştır fakat intikam ateşiyle de yanıp tutuşur. Bir yandan da babasının sıradan bir banka memuru olduğunu düşündüğünden dolayı bunlara anlam veremez. Biraz araştırma yaptıktan sonra babasına gelen gizemli bir mektup sayesinde onun bambaşka bir amaca hizmet ettiğini öğrenir ve odasında gizlediği zulasına ulaşır. Zulada, geçmiş dönemlerden kalma bir suikastçı kıyafeti ve ekipmanları vardır. Ezio, yapacak başka hiçbir şeyi kalmadığından dolayı bunları kuşanır ve dağılmış ailesinin intikamını almak için yola koyulur...

HİKAYE ANLATIMI VE SUNUM

Assassin's Creed ll ilk oyuna nazaran çok daha düzenli bir olay örgüsüne, anlaşılır hikâye anlatımına ve kaliteli bir sunuma sahip. Hikâye direkt bir önceki oyunun bittiği yerden başladığından dolayı da bir kopukluk falan yaşamıyorsunuz. Ana karakterimiz Ezio çok daha iyi yazılmış, renkli bir kişiliğe sahip ve başından geçen olaylardan dolayı ona empati kurmanız işten bile değil. Yan karakterler ise bu sefer daha bir yaşıyormuş hissî veriyor ve hikâyede önemli yer kaplayan karakter sayısı bir hayli fazla. Elbette bunda Leonardo da Vinci gibi gerçek tarihî kişiliklerin de hikâyeye mantıklı bir şekilde eklenmesinin de payı var. İlk oyundaki ana karakterimiz Altaïr'in de hikâyesindeki bazı boşluklar doldurulup giderilmiş ve Ezio'nun hikâyesine iyi yedirilmiş. Günümüz kısımlarına da ruh katılmış, biraz daha ana odak haline gelmiş ve oyun gerçek tarihi olaylara dayandırıldığından dolayı daha önemli hissettiriyor. Ara sahneler de oyunun 10 yıllık olmasına rağmen hiç sırıtmıyor ve karakter animasyonları oldukça özenle hazırlanmış. Ayrıca oyunun veri tabanı bölümünde oyundaki karakterler, gerçek tarihi kişilikler ve İtalya'nın önemli mekânları vesaire güzel bir şekilde anlatılmış.

OYNANIŞ MEKANİKLERİ VE KARAKTER GELİŞİMİ

İlk oyundaki eksiklerini büyük oranda gidermekle kalmayıp üstüne oldukça eğlenceli yeni mekanikler ekleyen Assassin's Creed ll, aksiyon-macera türündeki bir parkur oyunu ve karakterimizi yine üçüncü şahıs bakış açısından yönetiyoruz. Kontroller çok daha akıcı ve yapımcı ekip parkur mekaniklerini geliştirerek oyuncuya oldukça rahat ve eğlenceli bir deneyim sunmuş. Yakın dövüş mekanikleri oldukça konforlu hissettiriyor ve yeni gelen envanter yönetimi sayesinde çeşitlilik bir hayli artmış. Düşmanlarımızdan ve etraftan topladığımız paralar ile satıcılardan çeşitli zırhlar, silahlar, zehirli hançerler, duman bombası ve fırlatılabilir bıçaklar gibi savaşın tek düzeliğini kıran ekipmanlar alıyoruz. Bu ekipmanlar yakın dövüşü etkilediği gibi ilk oyunda neredeyse hiç olmayan gizliliği de iyi yönde etkilemiş. Artık düşmanlarımızı yaklaşmadan sessizce öldürebiliyor ve uzaktan etkisiz hale getirebiliyoruz. Kısacası AC ll oynanabilirlik kısmında sınıftan tam puanla geçiyor diyebilirim. Karakter gelişim kısmı ise hikâyeye çok güzel yedirilmiş. Leonardo da Vinci gerçek hayatta da olduğu gibi oyunda da mucit. Ezio onun sayesinde normalde ulaşamayacağı ekipman ve yeteneklere oyun boyunca yavaş yavaş sahip oluyor. Daha güçlü silahlar, suikast ve parkur yetenekleri, oyunun yarısından sonra gelen ve savaşın seyrini lehimize çeviren silah bunlardan birkaçı. Düşmanı yukarıdan öldürme, iki kişiyi aynı anda öldürme, öldürülen düşmanı gizleme gibi yetenekler de gizliliği desteklemiş. Ayrıca karakterimizin amcası Mario'nun malikânesini geliştirip daha iyi bir yere getirdiğimiz ufak şehir yönetme mekaniği de eğlenceli bir eklenti olmuş.

AÇIK DÜNYA VE YAN ETKİNLİKLER

Oyun İtalya'da geçtiğinden dolayı atmosfer bakımından oldukça renkli bir havaya sahip. Bu da oyuncunun o dünya içerisinde gezerken kendini daha ferah hissetmesine yol açıyor. Açıkçası ilk oyunda ki o gri ton beni kendinden uzaklaştırıyordu fakat dediğim gibi ikinci oyun o anlamda beni içine çekmeyi başardı. Açık dünya Florence, Venice, Monteriggioni, San Gimignano ve Forlì gibi İtalya'nın ikonik şehirlerinden oluşuyor. Kendi içinde bağımsız gibi gözükse de bağlantılı olan bu şehirler İtalya'nın mimarisini ve açık alanlarını çok güzel bir biçimde yansıtmış. Ayrıca oyunda hızlı seyahat opsiyonu ve ulaşımı kolaylaştıran binek at da var. Zaten açık dünya parkur mekaniklerini çok iyi destekler bir şekilde dizayn edilmiş ve hiç boş değil, her tarafından bir etkinlik fışkırıyor. Bu etkinlikler; Belli kulelere tırmanarak bölge açma, sandık, kodeks sayfaları, saklı mühürler ve kuş tüyleri gibi toplanabilir malzemeler, suikast, dövüş turnuvası, kuryecilik, koşu ve at yarışları, denek 16'nın Animus içerisine bıraktığı işaretler, bulmaca görevleri ve daha fazlası. Bu etkinliklerin her birinin kendi içerisinde bir hikâyesi ve getirisi var. Hiçbirini boşuna yapmış gibi hissetmiyorsunuz.

GÖREV DİZAYNI

Bir önceki oyunun en büyük eksiği, mekanikleri her ne kadar başlarda eğlenceli hissettirse de kendinden soğutan görev dizaynıydı. Sürekli aynı şeyleri tekrar tekrar saatlerce yaptırıyordu ama ikinci oyun tam aksine çok daha fazla çeşitlilik sunuyor. Ana görevler sadece git şu hedefe suikast düzenleden ziyade heyecanlı aksiyon sekansları, kaçış görevleri, savaş, gizlilik, planör kullanma, kovalamaca, takip ve suikast gibi daha kompleks bölüm tasarımlarına sahip ve hikâye ögeleri ile desteklenmiş birçok görevden oluşuyor. Yan görevler de çeşit olarak çok az ama içerik olarak dolu. Tehlikelerle dolu fakat sonunda ganimet olan mahzen mezarlar ve tapınakçı inleri olarak ikiye ayrılıyor fakat sunum olarak ana görevden farkları yok diyebilirim. Ayrıca ilk oyundaki gibi zorunluluk olmaktan çıkmış ve para kazanıp karakterinizi geliştirmek istiyorsanız yan görevleri yapmak sizin inisiyatifinize kalmış.

SONUÇ

İlk oyunu beğenmediyseniz bile bu oyuna kesinlikle şans vermenizi öneririm. Çünkü bir önceki oyunda yapılan hataları ve eksikleri o kadar iyi gidermişler ki bu oyun tam anlamıyla harika olmuş. Daha önemsenebilir bir hikâye ve olay örgüsü ile gerekli motivasyonu da sağlıyor. Ayrıca gizlilik isteyip de ilk oyunda bulamayanların bu oyundan memnun ayrılacağının garantisini verebilirim. İndirim dönemlerinde 14 ₺'ye kadar düşüyor ve 25-30 saatlik oynanış süresi ile de parasının hakkını veriyor.

İNCELEME PUANI 90 / 100
Posted 9 May, 2022. Last edited 10 May, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
36 people found this review helpful
4 people found this review funny
6.6 hrs on record
DEVIL'S HUNT

Normalde oyunları bitirmeden asla incelemem fakat Devil's Hunt birer kopyası olmaya çalıştığı Devil May Cry, God of War ve Darksiders gibi oyunların aksine beni o kadar sıktı ki tekrar tekrar başlasam da 3-4 saat dayanamayıp geri bıraktım. Devil's Hunt, karakterimizi üçüncü şahıs bakış açısından kontrol ettiğimiz, aksiyon-macera türünde bir oyun. Evet, türü severim, eğer güzel yapılmışsa da eğlenirim ama bu oyun yarım kalmayı geçtim hiç olmamış. Oynanıştan önce o muhteşem (!) hikâyesinden kısaca bahsedelim. Gerçekten yaşıyor hissî veren ana karakterimiz Desmond Pearce, boks alanında isim yapmış, annesi o küçükken vefat etmiş, babası ise ünlü bir şirketin CEO'su olan biridir. Sevgilisi Kristen'a evlenme teklifi ettiği gece çok önemli bir müsabakaya çıkacak olan Desmond, boks maçında mistik güçlere sahip olan rakibi tarafından yenilir ve evine döner. Kendi evinde en yakın arkadaşı ile sevgilisini kırıştırırken yakalar ve arkadaşını kovalamaya başlar fakat arkadaşı elinden kaçar. O da kendini içkiye vurup arabasına atlar ve son gaz ilerlerken kendini köprüden atarak intihar eder. İşte o muhteşem (!) hikâye de Desmond'ın ölmeyip, şeytan ile anlaşma yaparak dünyaya geri dönüp intikam almak istemesiyle başlar...

İşin şakası bir yana hikâye anlatımından sunuma, ara sahnelerden karakter animasyonlarına kadar oyun acayip berbat. Ne karakterlerde bir mimik ne de animasyonlarda bir akıcılık var. Her şey o kadar kötü hissettiriyor ki benim tek umudum oynanış kısmı belki biraz eğlendirir tarafındaydı ama maalesef orada daha büyük hayal kırıklığına uğradım. Oynanış tek kelime ile tam bir fiyasko. Düşmanların adamakıllı bir yapay zekâsı yok, karakterimizin doğru düzgün bir yakın dövüş animasyonu bulunmuyor, savaş mekanikleri çok rahatsız ve konforsuz hissettiriyor, bölüm tasarımları çok tekdüze, karakterin kontrolü dövüş sekansları dışında tam anlamıyla bize geçmiyor aksine sadece yürütüyoruz, oyun iki de bir hata verip kapanıyor, optimizasyon berbat, FPS düşmeleri yaşanıyor, kontrolcü ayarları oyuna her girişte sıfırlanıyor, seslerde kaymalar oluyor, grafik ve ara sahnelerde hatalar var gibi gibi bu örnekler çoğaltılabilir.

Tamam anlıyorum siz düşük bütçeli, küçük bir yapımcısınız fakat kim onay verdi lan buna? Kim ''Evet abi, bu oyun oldu ya, içimize de sindi hadi çıkaralım.'' dedi. Kendinizi niye böyle bir duruma soktunuz? Anlıyorum sırf ekmek parası için çalışan insanlar var, ama ben onların yerinde olsam ''Abi tamam çalıştık ettik de benim adımı koymasanız mı acaba jeneriğe?'' derim. Oyun dünyasında bir kariyer yapacak birinin önüne koyulacak en büyük taştır bu oyun.

SONUÇ

Oyunu ilk gördüğümde incelemelerine baktım ve insanların abarttığını, o kadar da kötü olamayacağını düşündüm. Ne de olsa oldukça ucuz ve 5-6 saat idare etse bile yeter diye düşünüyordum fakat oyun gerçekten berbat. Daha söylenecek bir şey yok, almayın aldırmayın. Ben kartımda kalan son 5 lira ile indirim döneminde görüp almıştım. 1 lira dahi olsa onun karşılığını vermeyecek bir oyun için o bile çok. Aslında incelemelerimi böyle üstünkörü ve özensiz asla yazmam fakat bu oyunu almayı düşünen, aklından geçiren bir kişiyi bile engellersem ne mutlu bana.

İNCELEME PUANI : 10 / 100
Posted 4 May, 2022. Last edited 5 May, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
77 people found this review helpful
3 people found this review funny
2
6.3 hrs on record
THE ULTIMATE DOOM

Ana karakterimiz Doom Guy, bir görevde sivillere ateş etmesi konusunda ona emirler yağdıran subayına saldırdıktan sonra ceza olsun diye daha zorlu görevlerde yer alması için sürgüne gönderilir. Sürgüne gittiği yer elbette Mars'tır. Orada, boyutlar arası ışınlanma üzerine gizli deneyler yapan bir kuruluşta çalışan karakterimizin başına bazı ters olaylar gelir ve her yeri işgalci uzaylı birlikler ele geçirir. Karakterimizin tek yapması gereken eline silahını almak ve önüne gelen uzaylıyı katletmektir...

Yukarıda anlattığım hikâyeyi oyunu oynadığınızda muhtemelen göremeyeceksiniz, ben de internetten araştırıp buldum. Çünkü, Doom'un bölüm aralarında birkaç yazı ile geçiştirdiği ufak hikâye parçacıkları dışında tam anlamıyla anlatacak bir hikâyesi yok ve zaten hikâyesinin olmasına da gerek yok. Ana odak Half-Life'ın öncesinde çıkmış her birinci şahıs aksiyon oyununda olduğu gibi sadece oynanış. Oynanışa gelecek olursak, Doom, tam ''old school'' denecek tarzda bir oyun. Mekanikleri oldukça basit, karakter kısıtlı hareket ediyor, fare sadece sağa ve sola dönüyor, bölümler her ne kadar Wolfenstein'ın ilk oyununa nazaran biraz daha kompleks bir hal almış olsa da alabildiğine basit ve görevler şu anahtarı al şurdaki kapıyı açtan öteye gidemiyor. Dediğim gibi tek amaç pompalı tüfekten lazer silahına, taramalı tüfekten yakın dövüşe imkân sağlayan motorlu testereye kadar yaklaşık 7-8 adet silah ile dönemine göre yeterli diyebileceğimiz çeşitlilikteki düşman uzaylıları katletmek. Açıkçası oyun sadece bunu vadediyor ve bu da zaman zaman kafa dağıtmak isteyen bana yetiyor da artıyor. Ayrıca oyuna ufak görev eşyaları, birkaç görsel detay ve her bölümde belli ödülleri bulabileceğimiz gizli odalar sayesinde az biraz dinamizm katılmaya çalışılmış.

SONUÇ

Türü sevenlerin, birinci şahıs aksiyon oyunlarının nereden nereye geldiğini görmek isteyenlerin kesinlikle deneyimlemesi gereken bir oyun Doom. Oyunun teknik açıdan hiçbir sıkıntısı yok, son sistemlerde dahi rahatlıkla oynayabilirsiniz. Bethesda, bu oyunu alan aldı satan sattı kafasında olmayıp, günümüzde oynamak isteyen oyuncular için 1080P çözünürlük desteğini ve geniş ekran güncellemelerini yapmış. Oyun zaten indirim dönemlerinde sudan ucuz oluyor ve 6 saat gibi makul bir süre de bitiyor.

İNCELEME PUANI : 70 / 100
Posted 25 March, 2022. Last edited 30 September, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
62 people found this review helpful
2 people found this review funny
18.7 hrs on record (15.3 hrs at review time)
ASSASSIN'S CREED: DIRECTOR'S CUT EDITION

Kendi halinde barmenlik yaparak geçimini sağlayan Desmond Miles, 2012 yılının Eylül ayında aniden ortadan kaybolur. Gözlerini açtığında, tıpkı bilim kurgu filmlerinden fırlamış gibi duran bir laboratuvarda birtakım testlere tabii tutulduğunu fark eder. Bu tesis zamanının en büyük ilaç firması olan Abstergo Industries'dir. Testler Doktor Warren Vidic ve asistanı Lucy Stillman tarafından yürütülmektedir. Desmond'a anlatına göre buradaki amaç onun genetiği sayesinde atalarının anılarını tekrar simüle edebilen Animus isimli bir makine aracılığıyla geçmişteki bazı anlaşmazlıkları çözmektir. Desmond bu anlatılanlara her ne kadar anlam veremeyip karşı çıkmak istese de söz konusu hayatı olduğundan dolayı boyun eğer. Doktor, Desmond'ı Üçüncü Haçlı Seferleri döneminde yaşamış bir suikastçı olan atası Altaïr Ibn-La'Ahad'ın anılarına bağlar. Altaïr, en yüksek rütbeli suikastçılardan biri olmasına rağmen çok kibirli ve başına buyruk işler yapmaktadır. Ustası Al Mualim'in önemli bir antika parçayı almaları için gönderdiği gizli görevde grubun liderliğini yapmaktadır. Kibrinden dolayı görevde başarısız olur ve kardeşliğin en önemli suikastçılardan birinin ölmesine diğerinin ise yaralanmasına neden olur. Al Mualim, Suikastçı Kardeşliği'nin üç yeminini de bozan Altaïr'in rütbesini elinden alır ve eski saygınlığını kazanması için kendi belirlediği dokuz kişiye suikast düzenlemesini ister. Altaïr kendini temize çıkarmak için ne yapıp edip bu dokuz kişiyi öldürmeli ve eski saygınlığını kazanmanın yollarını aramalıdır...

HİKÂYE ANLATIMI VE SUNUM

Assassin's Creed'in gerek girişi gerekse de günümüzü ve geçmişi bağlayan hikâye teması oldukça ilgi çekici duruyor fakat oyun bu hikâyeyi anlatmakta pek de başarılı sayılmaz. Çünkü, oyunda bir alt yazı bile yok. Karakter diyalogları biraz, ara sahneler ve sunum ise gayet iyi ama alt yazı olmadığından dolayı hikâyeyi takip etmesi çok güçleşiyor ve anlamaya çalışırken kopuk kopuk hikâye parçaları oyuncu için bir önem arz etmiyor. Elbette genel hikâyeyi anlıyorsunuz fakat ayrıntılar hep havada kalıyor. Bir de oyuncuyu düşünmeye iten ve varlık gösterebilen bir tane bile karakter yok. Ana karakterimiz de keza çok ruhsuz ve o da bir varlık gösteremiyor, bu yüzden onun serüvenini pek umursamıyorsunuz. Zaten günümüz kısımları da oldukça yavan, Desmond Animus'tan çıkıp yatağa, yataktan çıkıp Animus'a gidiyor o kadar. Her şeye rağmen Desmond'dan önceki denek 16'nın hikâyesi ve oyunun sonu ilgi çekici olduğundan dolayı serinin diğer oyunlarını oynamak için bir motivasyon kaynağınız oluyor diyebilirim.

OYNANIŞ MEKANİKLERİ VE KARAKTER GELİŞİMİ

Assassin's Creed için aksiyon macera türündeki, üçüncü şahıs bakış açısından oynanan bir parkur oyunu diyebilirim. Altaïr suikastçı olduğundan dolayı oldukça çevik ve parkur mekanikleri de buna göre dizayn edilmiş. Neredeyse gördüğünüz her çıkıntıya tırmanabiliyor, uçup kaçabiliyorsunuz. Bu da oyunu sadece yatay olarak oynamanıza değil dikey olarak da seyahat etmenize olanak sağlıyor. Esas olan bir diğer şey ise yakın dövüş ve gizlilik. Yakın dövüşlerde karakterimizin kılıç savurması vesaire başlarda biraz hantal hissettiriyor fakat alıştıkça oturaklı ve eğlenceli gelmeye başlıyor. Karakter kontrolleri de oldukça rahat. Gizlilik kısmında ise, halkın arasına karışıp sıvışma, gizli noktalar sayesinde düşmanlardan saklanma gibi ilgi çekici şeyler denenmiş fakat mekanikler gizliliğe pek de müsaade etmiyor. Elbette düşmanlara arkadan suikast yapılabiliyor fakat bu hiç de kolay değil, hemen farkediliyorsunuz. Ne etkisiz hale getirilen düşmanlar gizlenebiliyor ne de yukarıdan düşmanların üzerine rahatça suikast yapılabiliyor. Kısacası ben Assassin's Creed'in ilk oyununa tam anlamıyla bir gizlilik oyunu diyemiyorum. Karakter geliştirme kısmına gelecek olursak, oyunda ilerledikçe Altaïr'in rütbesi artıyor ve fırlatılabilir bıçak, daha iyi kılıç ve suikastçıların ikonik silahı olan daha etkili ''Hidden Blade'' gibi yeni ekipmanlar, yeni özellikler kazanıyor. Sağlık barı artıyor, daha çevik hale geliyor, yakın dövüşte daha etkili olmaya başlıyor. Ayrıca oyunda düşmanları, dostları ve suikast yapmamız gereken hedefleri gösteren, tamamen suikastçılara özgü olan ''Eagle Vision'' özelliği de güzel bir ayrıntı olmuş.

AÇIK DÜNYA VE YAN ETKİNLİKLER

Oyun suikastçıların kalesinin bulunduğu Masyaf ve diğer bölgeler olan Jerusalem, Acre ve Damascus gibi keşfedilmeye müsait, her ne kadar aralarında seyahat edilse de birbirinden bağımsız denebilecek bölgelerden oluşuyor. Her bölgenin ayrı bir atmosferi var demek isterdim fakat hepsi birbirinin kopyası, boş ve dolaşması gerçekten zaman kaybı. Atmosfer bakımından ise oyun çok soluk renkli, açık dünyası oyuncuyu içerisinde vakit geçirmek için motive etmiyor. En azından oyun da ulaşım aracı olarak at ve hikâyenin belli bir yerinden sonra açılan hızlı seyahat noktaları bulunuyor da bu durum sorun olmaktan çıkıyor. Maalesef açık dünya etkinlikleri de çok kısıtlı ve birbirinin kopyası. Bölge haritasını görünür kılmak için belli kulelere tırmanıp senkronizasyon yapıyoruz, o bölgede hüküm süren toplulukların bayraklarını toplayabiliyoruz ve barbarlar tarafından rahatsız edilen vatandaşları kurtarabiliyoruz. Evet, oyunda açık dünya etkinliği bu kadar ve belli bir saatten sonra kendini aşırı tekrar edip, sıkıyor.

GÖREV DİZAYNI

Ana görevler hikâye gereği tamamen suikastlardan ibaret. Yan görevler ise başlarda çok eğlenceli gelse de 3. saatin sonunda tam bir fiyasko halini alıyor. Çünkü, ana görevlerin açılması için yan görevleri zorunlu olarak yapmamız gerek ve yan görevler acayip tekrar ediyor. Yan görevler, git şunu tartakla ve bilgi al, şurda saklan konuşulanları dinle, şunun cebinden bilgileri çal, şuna suikast yap, şu kadar sürede şuraya ulaş gibi içeriği her ne kadar hikâyeye göre değişse de dediğim gibi kendini çok tekrar eden bir yapıya sahip. Başlarda hepsini yapmaya özen göstersem de acayip sıkıldım ve bu kısımlardan maalesef pek keyif alamadım.

SONUÇ

Assassin's Creed, incelemenin genelinden de anlayacağınız üzere tam anlamıyla iyi diyebileceğim bir yapım değil fakat başlattığı hikâye ve her ne kadar iyi anlatamasa da kurduğu evren dahilinde güzel bir başlangıç oyunu. Benim gibi her oyuna ilk çıkış noktasından başlamayı sevenler için kesinlikle oynanması gereken bir oyun. Teknik açıdan hiçbir sorunu yok, gayet iyi çalışıyor. Grafikleri, karakter animasyonları ve arayüzü yılına göre kabul edilebilir. Zaten indirim dönemlerinde de 13 ₺'ye kadar düşebiliyor. 15 saat gibi makul bir sürede de bitiyor.

İNCELEME PUANI : 60 / 100
Posted 21 March, 2022. Last edited 21 March, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
< 1  2  3  4  5 ... 14 >
Showing 21-30 of 133 entries