The Elder Scrolls V: Skyrim Special Edition

The Elder Scrolls V: Skyrim Special Edition

79 ratings
SKYRIM Evreninin Tanrılardan Ejderhalara Kronolojik Tarihi
By Nalnoatoff
"Geekyapar!"[geekyapar.com] sitesinde yayınlanan, farklı yabancı kaynaklardan topladığım bilgileri kronolojik sırasına indirgediğim bir tarihçe. Oluşturulmasındaki amaç, oyuncuları Skyrim evreni hakkında bilgilendirmek ve oyundan daha fazla keyif alabilmelerini sağlamak. Keyifli okumalar!
2
2
2
   
Award
Favorite
Favorited
Unfavorite
Kronoloji / Ön Bilgiler

Hangi lokasyona gitmiş olursanız olun illa ki bir yerde tanrılarla ilgili bilgilere veya tanrı heykellerinin önünde dua eden bir topluluğa rastlamamış olmanız imkansız. Skyrim evrenini öğrenmeye başlarken tanrılarla ilgili bilgi edinmek zincirin başlangıcı sayılabilir. Yani bu evrende aslında tanrılar çok büyük rol oynuyor. Eğer Skyrim’i anlatacaksak, yazıya hangi konuyla başlanması gerektiği bir sır değil. Konularda kullandığım kronolojik başlıklar ise şunlar olacak:

I- Yüce Tanrılar – Anu ve Padomay

⋅ Gezegenlerin Doğuşu
⋅ Kanlardan Doğan et’Ada
⋅ Aurbis ve Mundus

II- Yaşamın Başlangıcı

⋅ Üç Et’Ada: Aedra, Daedra ve Magna Ge
⋅ Kıtalar ve Atalar – Ehlnofeyler
⋅ Merler ve Menler – İnsan ve Elf Soyu
⋅ Khajit – İkinci Sınıf Vatandaş
⋅ Argonian – Sevilmeyen Irk

III- Ejderhaların Hükmü ve Dragonborn Gücü – The Dragon War

⋅ Ejderha Hükmünün Başlangıcı – Dragon Cult
⋅ Ejderha Hükmünün Sonu – The Dragon War
⋅ Ejderdoğanlara Çağrı – Dragonborn

IV- Aldmeri Dominasyonu ve Talos’a İbadet Yasağı: The Great War

⋅ Ulfric Stormcloak – Windhelm Lordu
⋅ Talos’un Yasaklanması – The Great War

V- Markarth Kuşatması ve Stormcloak İsyanı: The Civil War

⋅ Ulfric Stormcloak – Stormcloak Lideri
⋅ Stormcloak İsyanı ve High King Torygg – The Civil War
I- Yüce Tanrılar: Anu ve Padomay
“Öncüler, kardeştiler. Anu ve Padomay. Boşluğa karıştılar ve zaman işlemeye başladı.”

Anu: “Cennet“, “Gökyüzü” veya “Tanrı” anlamına gelen Anu (Başka bir deyişle An) ne bir Aedra ne de bir Daedradır. Her iki grubun yaratılmasından önce gelir.

Nir: Bir olasılık noktası. Bir şeyin herhangi bir şey haline gelebilmesi için bir olasılık veya başlangıç noktası. Khajiit mitolojisinde, Nirni, Nir’in “anaç” yönlerini temsil eder.

Padomay: Padomay zıt kuvveti olan Anu ile ilişkilendirilir ve Aurbis’in yaratılmasıyla büyük ölçüde rol oynamıştır.

⋅ Gezegenlerin Doğuşu



Yüce tanrılar olan Anu ve Padomay, eşit ve zıt güçleri paylaşırlar. İki tanrının etkileşimiyle Nir oluşur. Nir’in varlığı hem Anu’yu hem de Padomay’ı şaşırtır ve sevindirir. Devamında yaşanacaklar ise tam bir kaos olacaktır çünkü Anu ve Padomay, birbirlerine düşecekleri mucize Nir’in yaratılışına biraz erken sevinmeye başlamıştır. Nir’in sadece Anu’yu sevmesinin ardından dışlanmışlığın acı öfkesini yaşayan Padomay, Nir’in Anu’ya olan sevgisini kıskanır. Nir’e olan aşkını ilan eden Padomay’ın aldığı cevap hüsran olur. Öfkeyle dolan Padomay, hamile kalan Nir’de ağır yaralar açar. Bunun sonucunda Anu, Padomay’ı zamanın dışına atar. Efsaneye göre Anu’dan hamile kalan Nir, ölmeden önce Nirn isimli gezegeni ve on iki dünyayı doğurur. Ağır yaraları olan Nir hemen sonrasında ölür. Yas tutan Anu kendini Güneşe saklar ve uyur. Bu süreçte, on iki dünya yaşam bulur. Yeryüzü yaşamında birçok çağ geçtikten sonra Padomay, zamanın dışından geri dönmeyi başarır. Yaratılışı ve yaşamı görüp öfkelenen Padomay kılıcını savurur ve on iki dünyayı paramparça eder. Bunun sonucunda Anu uyanır ve Padomay ile uzun ve şiddetli bir savaşa tutuşur. Kardeşini öldürdükten sonra on iki dünyanın kalıntılarını bir araya getirerek yeniden oluşturmaya çalışan Anu’nun zaten öldüğünü düşündüğü Padomay, Anu’yu göğsünden bıçaklar ve Anu kendisiyle beraber Padomay’ı sonsuza dek zamanın dışına çeker.

⋅ Kanlardan Doğan et’Ada



Aldmeri inancına göre Anu, ölmeden önce kendi ruhunu doğurmuştur. Bunu gören Padomay da Sithis’i yaratır. Sithis ve Anui-El‘in etkileşiminden ise bir Aurbis yani kaos doğar. Her şeyin ruhu haline gelen Anu’nun ruhu Anui-El, Aurbis’i istikrara kavuşturmak için Anu’nun yaptığı gibi kendi ruhunu doğurur. Anui-El’in ruhu Auri-El olarak biliniyordu ve “zaman” olarak bilinen yeni bir gücü vardı. Zaman, Aurbis krallığının doğasını ve sınırlarını fark etmesine izin verdi ve böylece kandan can bulan et’Ada nihayet şekiller ve isimler almaya başladı. Aedra, Daedra ve Magna Ge, bunlardan biriydi. Aedra’nın Sithis’in yarattığı her şeyi köleleştirmesinden sonra, Lorkhan’ın Sithis tarafından evreni yok etmek için yaratıldığı söylenir.

⋅ Aurbis ve Mundus

Aurbis: Aurbis, kozmosun Anu ve Padomay tarafından oluşturulduğu kaosa veya bütünlüğe verilen addır. Birçok kaynak Aurbis’in yapısını bir tekerlek olarak tanımlar. Tüm varlık planlarını kapsayan evrendir. Gezegenlerin bulunduğu Mundus, halkanın en ortasında yer alır.

Mundus: Mundus, ölümlü gezegen Nirn’i içeren varoluş düzlemi veya âlemidir. Et’Ada’nın bir kısmı kendi parçalarını tamamen Mundus’un yaratılması için vermiştir.
II- Yaşamın Başlangıcı
Elder Scrolls oyunlarının yer aldığı Nirn Gezegeni, birkaç eski ruh veya tanrı tarafından yaratılmıştır. Başlarda sadece ruhların olduğu bu dünyada tanrılar, ölümlüleri yaratmak için güçlerini ve enerjilerini kullanmak zorunda olduklarını fark ederler. Ardından Magnus’un önderliğinin altındaki tanrılar ölümlüleri yaratma fikrinden vazgeçerken, Akators liderliğinin altındaki tanrılar yaratılışa dahil olurlar. Böylelikle tanrılar (et’Ada) aralarında üçe bölünmüş olacaktır.

⋅ Üç Et’Ada: Aedra, Daedra ve Magna Ge



Aedra: Aedralar, Lorkhan tarafından dünyayı yaratmak için kendilerinden bir parçayı feda etmeye ikna edilen veya kandırılan, ölümlülerin yaratılmasında katkıları olan, yaratılış tanrıları veya ruhları. Irkların öncüsü ve ataları. Güneşin ve yıldızların yaratıcıları. Lorkhan tarafından kandırıldıklarını öğrendikten sonra, Lorkhan’ı öldürerek intikam almışlardır. Lorkhan’ın kalbi söküldükten sonra Auri-El, kalbi okuna takmış ve uzaklara doğru yayını gevşetmiştir.

Daedra: Yaratılışta rol oynamayı reddeden tanrılar. Ölümlülerin bulunduğu gezegenden ayrı bir konumda kendilerine ait, hiçbir ölümlünün bulunmayacağı bir gezegeni yaratmışlardır.

Magna Ge: Gezegenin yaratılışı tamamlanmadan geri çekilmişlerdir. Haklarında fazla bilgi kaynağı mevcut değil. Magnus The Architect olarak da bilinir.

⋅ Kıtalar ve Atalar – Ehlnofeyler

“Yeryüzünün kemikleri” olarak da bilinen Ehlnofey, insanların atasıdır. Geziciler ve Yeryüzü Ehlnofeyleri (Old Ehlnofey) olarak aralarında ikiye ayrılırlar. Gezgin Ehlnofeyler, Yeryüzü Ehlnofreylerinin bulunduğu eski ve gizli toprakları keşfederler. Akrabalarını bulmanın sevincini yaşayan Gezgin Ehlnofey, barışçıl bir yaklaşım bekler ama iki soy anlaşamaz ve savaş patlak verir. Bu savaş, Nirn’in okyanuslarını ve topraklarını şekillendirerek yeryüzü coğrafyasını oluşturur. Nirn başlangıçta, serpiştirilmiş denizleri olan, ancak okyanusları olmayan, tamamen karadan oluşan bir gezegendi.
Yazarı bilinmeyen The Annotated Anuad kitabına göre Gezici Ehlnofey soyu İnsanların ataları ve Eski Ehlnofey soyu ise Mer’in (Elflerin) atalarıydı.

⋅ Merler ve Menler – İnsan ve Elf Soyu



Merler: Eski Ehlnofey soyundan gelen Elfler (Merler) aralarında beşe ayrıldı; The Dwemer (aynı zamanda Dwarves olarak da adlandırılırlar), The Chimer (daha sonrasında Dunmer’e dönüşürler), The Dunmer (karanlık veya lanetli olanlar, Kara Elfler yani The Dark elves), The Bosmer (Yeşil, Orman Elfleri), The Altmer (Yaşlı ve yüce olanlar)

Menler: Gezgin Soyundan insanlar oluştu. Bunlar Atmora’nın Nordları, Yokuda’nın Redguardları ve Akavir’in Tsaescileriydi.

⋅ Khajit – İkinci Sınıf Vatandaş

Basmakalıp yargılar nedeniyle birçoğu hilekâr, yalancı, hırsız ve uyuşturucu bağımlısı olarak görülüyor. Bütün bunlar yüzünden vatandaşlar, Khajiit ırklarına güvenmekte zorlanıyor.

“Ahnissi buyuruyor, sen artık miyavlayan bir kedi değilsin ve Ahnissi sana sır saklamayı öğretti.”
-Clan Mother Ahnissi


Evlenme kararı alan Ahnurr ve Fadomai isimli iki yavru kedinin ilk çocuğu Alkosh ismine sahipti. Sonrasında Khenarthi, Magrus, Mara ve S’rendarr ile ailelerini büyüttüler. Ahnurr ve Fadomai mutluydu. Ahnurr, “mutluluğumuzu paylaşmak için daha çok çocuğa ihtiyacımız var” dedi. Ve Fadomai kabul etti. Hermorah’ı, Hircine’i, Merrunz’u ve daha birçoklarını doğurdu. Ahnurr’un “daha fazla çocuk yapmak neşemizi çalacak” demesiyle üreme geçici olarak sona erdi. Ama Khenarthi, annesini ikna etmeyi başardı ve Fadomai tekrardan hamile kaldı. Fadomai, görkemli kumları ve yemyeşil ormanları olan Nirni’yi ve Azurah’ı yani alacakaranlığı doğurdu.

Fodamai, Azurah’a, gözde kızına; “Nirni çocuklarıyla dolduğunda, onlardan birini al ve onları değiştir. En hızlı, en zeki, en güzel insanları yap ve onlara Khajiit de” emrini buyurur.

Ve Fadomai, “Kajiitler en iyi aldatıcılar olmalı, çünkü doğalarını her zaman Ahnurr’ın çocuklarından saklamalılar” der.

Ve Fadomai, “Khajiitler hayatta kalanların en iyisi olmalı, çünkü Nirni kıskanacak ve kumları sert ve ormanları affetmez yapacak ve Khajiitler her zaman aç olacak ve Nirni ile savaşta olacak.” diye ekler.

Ve bu sözlerden sonra Fadomai son nefesini verir.

⋅ Argonian – Sevilmeyen Irk

Argonian ırkı, diğer ırkların elinde yıllarca acı çekmiştir. Mücadelesini sürdüren Argonian acılar içinde hayatını sürdürür. Diğer ırklar, bu ırkı aşağılamak için onlara “kertenkele halkı (lizard folk)” derler. Azim, birlik, hile ve sabırdan oluşan bu ırk insanlar tarafından sevilmez. anadilleri “Jel“dir.

“Argon halkı, Tamrielik tarihi boyunca, tüm duyarlı ırklar arasında belki de en yanlış anlaşılmış, en çok yerilmiş ve sövülmüş kişiler olmuştur.”

Bu ırkı, kutsal Argonian ağaçları olan Hist ağaçlarının yarattığı söylenir. Eski mağara resimlerinde yarı ağaç, yarı Argon figürleri tasvir edilir. İnsan şeklinde ama sürüngen sınıfının bir üyesi olan bu ırkın mensupları, Argonia’da yaşıyor. Çevik ve kurnazdırlar, zehir ve hastalığa karşı doğal bağışıklığa sahiptirler, bu özellik hain anavatanlarında onlara kendilerini savunmak adına iyi hizmet eder. Argonyalılar hızlı yüzücülerdir ve su altında nefes alabilirler. Aynı zamanda doğal olarak usta büyücülerdir ve gizlilik sanatında da üstündürler. Genetiklerinin limiti yoktur.
III- Ejderhaların Hükmü ve Dragonborn Gücü: The Dragon War
Bir zamanlar, ejderhalar tüm ölümlü ırkları ortadan kaldırmaya veya köleleştirmeye çalıştı. Fırsat verilse, kesinlikle tekrar yapacaklardı…

Akatosh’un çocukları olan ejder soyu başta Akavir kıtasının yerlileriydiler. Ancak Tsaesci onlara zarar vermeye yeltendiğinde, Tamriel’e kaçtılar. Liderleri Tosh Raka’nın bir ejderhaya dönüşmeyi başardığı söylenir. Ejderhalar, hayvanlardan ve ölümlü ırklardan çok Aedra’ya daha yakındır. Ruhlarının fiziksel ölümün ötesinde olması dolayısıyla yaşlanmazlar ve ölümsüz varlıklardır. Hayvanlar gibi çiftleşmez veya üremezler. Kendini “Akatosh’un ilk çocuğu” ilan eden Alduin’in, var olan ilk ejderha olduğuna inanılıyor. Meretik Çağın Ejderha Savaşı sırasında sayıları büyük ölçüde azalmıştı. The Elder Scrolls V: Skyrim’deki olaylardan önce, Tamriel’de bilinen en son ejderha görülmesi Tiber Septim zamanındaydı.

⋅ Ejderha Hükmünün Başlangıcı – Dragon Cult



“Dragon Cult” üyeleri, Atmora kıtasından Tamriel’e gelen ilk insanlardan bazılarıydı. Bu tarikatçılar birçok hayvana tanrıların avatarları olarak totemlerini inşa eder ve taparlardı. Aralarındaki en önemlileri ise ejderhalardı. Bir zaman sonra bu durum, Ejderha totemlerine tapmaktan gerçek Ejderhalara tapmaya dönüştü. Artık Nordlar ve İmparatorluklar olarak bilinen Atmoranlar, Tamriel’e göç ettiklerinde, yanlarında Ejderha Tarikatını (Dragon Cult) da getirdiler ve Ejderhalar, insanların hükümdarı olarak yerlerini aldılar. Bunların başında, dünyaya hükmetmek yerine Dünya Yiyen olarak görevlerini bırakan Alduin vardı.

Ejderhalar kendisine tapılmaktan hoşlanırken, insanlar üzerinde doğrudan hükmetmekle ilgilenmediler, bu yüzden Ejderha Rahipleri onların adına hükmetmek üzere atandı. Ejderhalar, tam bir itaat karşılığında tarikatçılara korkunç bir güç verdi. Ejderha Rahipleri halktan haraç talep etti ve insanlarla Ejderhalar arasındaki barışı korumak için yasalar çıkardı. Günümüz Labirentinin kalıntıları aslen Ejderhalar için bir tapınak olarak inşa edilmişti. Tarikatın en yüksek rütbeli Rahiplerinin, yönetim konularını tartışmak için Labirentte bir araya geldiğine inanılıyordu. Kaçınılmaz görünse de bu Ejder Rahipleri sonunda yozlaştılar, Ejderha efendilerinin iyiliği için değil, kendileri için hüküm sürdüler, esasen nüfusu köleleştirdiler.

⋅ Ejderha Hükmünün Sonu – The Dragon War

Viik nuz ni kron (Defeat but not victory.) Alduin was not truly defeated, either. If he was, you would not be here today, seeking to… Defeat him.
-Paarthurnax “The Old One”




Alduin’in altında köleleşmiş ve özgürlük hakkını elde etmek isteyen halk, en sonunda demir yumruklu rahiplere başkaldırmış ve isyan başlatmıştı. Rahiplerin haraç toplama maksatlarını askıda bırakan halk ve rahip erleri, bu duruma öfkelenen ejderhalar tarafından gazaba uğramış ve böylece ejderha savaşı başlamıştı.

Paarthurnax ve diğer birkaç ejderha, Ejderha Savaşı sırasında Kyne’ın isteği üzerine Alduin’e (World Eater) ihanet etti ve daha sonra isyancılara Ejderha Dilini (Shout) öğreterek onlara yardım eli uzattı. Uzun süren ve Skyrim’i kan gölüne çeviren bu savaşta ejderha rahipleri devrildi ve çok sayıda ejderha katledildi. Hayatta kalan ejderhalar dağıldılar ve insanlardan uzak yerlerde yaşamayı seçtiler. Adapte olabilmeyi başaran ejderha Tarikatı, Skyrim’in çeşitli yerlerine dağıldı ve örtüler altında yaşamaya devam etti. Ejderha hükmünün sonunu getiren halk, savaşta düşen ejderhaların kalıntılarını gömerek ejderha tepeleri inşa ettiler. Bir gün ejderhaların tekrar yükseleceğine ve sadıkları ödüllendireceğine inanıyorlardı. Normal insanlar arasında yaygın bir inanç olsa da, ejderhaların hiçbir zaman tam anlamıyla yok olmadığına dair her zaman bol miktarda kanıt olmuştur.

Ejderha Savaşının kalıntılarından ve yapıtlarından bazıları hala varlığını sürdürmekte. Ejderha Tarikatının taptıkları hayvanlar için inşa ettikleri totemler günümüzde de karşılaşılabilir durumda. Skyrim’in daha uzak noktalarında bu kırık, taştan yapılmış totemlere rastlayabilirsiniz.

⋅ Ejderdoğanlara Çağrı – Dragonborn

Dragonborn, Dragonborn, by his honor is sworn,
To keep evil forever at bay!
And the fiercest foes rout when they hear triumph’s shout,
Dragonborn, for your blessing we pray!


Ejderdoğanlar, ölümlü bedenlerinde, ejderha kanına ve ruhuna sahip bireylerdir. Doğuştan gelen bir yeteneğe sahip oldukları düşünülen Ejderdoğanlar’ın ortaya çıkışında bazıları bu yarı ejder insanların, tanrıların emriyle büyük ihtiyaç zamanlarında dünyaya geldiğine inanıyor. Bir hediye mi yoksa bir lanet mi, baştan sona tartışma konusu olmuştur. Sıradan bir ölümlü, Güç Sözlerini yıllar süren bir süreçte öğrenirken bir Dragonborn, normal bir ölümlüden çok daha hızlı bir şekilde yeni bir Güç Sözü (Word of Power) öğrenmek ve ustalaşmak için doğuştan gelen bir yeteneğe sahiptir. Dragonborn, Tamriel’in en yüksek dağlarının tepesindeki High Hrothgar tapınağında yaşayan Greybeards (Gri Sakallılar) tarafından çağrılır ve onların rehberlikleri altında güçlerinin doğru kullanımını öğrenir.

Meretik Çağın (Merethic Era) Ejderha Savaşı sırasında yaşayan Miraak, ilk Dragonborn olarak tanınır. Aynı zamanda bir ejder rahibidir. Ölümle sonuçlanan isyan girişiminden sonra Hermaeus Mora tarafından Apocrypha’ya çekilme eylemiyle kurtarılmıştır. Oyuncular, Miraak’ın hikâyesine Dragonborn DLC’si ile dahil olabildiler.
IV- Aldmeri Dominasyonu ve Talos’a İbadet Yasağı: The Great War
⋅ Ulfric Stormcloak – Windhelm Lordu

Hoag Stormcloak’ın oğlu, Windhelm Lordu ve Stormcloak Lideri olarak bilinen kuzeyli Ulfric, bunlardan önce, Argonyalılar’ın şehre girmesini yasaklaması gibi ötekileştiren davranışlarının sonucunda bazı muhalifleri tarafından ırkçı olarak adlandırılan bir Jarl (Lord) idi. Nordları (Kuzeylileri) yüceleştiren ve diğer ırkları ötekileştiren bir yönetim anlayışı vardı. Ulfric, Thu’um’u nasıl kullanacağını öğrenmek için High Hrothgar’da Greybeards altında da çalışmıştı. Unrelenting Force ve Disarm Shout’ı öğrenen Ulfric, sonrasında Büyük Savaşla (Great War) karşı karşıya kaldığında içindeki acımasız ve ırkçı lideri tamamıyla serbest bırakacak ve var gücüyle savaşacaktı.

⋅ Talos’un Yasaklanması – The Great War



İnsanlardan çok daha az bir nüfusa sahip olan Thalmorlar, tıpkı Kuzeyliler gibi ırkını onurlandırmak istiyordu. İnsan ırkına karşı onları ötekileştiren bir öfkeye sahiptiler. Öyle ki Thalmorlar aralarına bir High Elf Dragonborn dahi almayacak kadar ilkeli ve kibirlidir. Lakin insanlardan güçlü değildirler. Bir zamanlar insan olan Talos, bir insanın tanrı olabileceğine inanmayan Thalmorlar tarafından “tanrı” olarak görülmüyordu. Tiber Septim olarak da bilinen Talos, Elder Scrolls serisindeki Nine Divines’da yer alan, savaşın ve insanın ölümlü tanrısıdır.

Summerset Adası, verimli tarım arazileri, ormanlık parklar, antik kuleler ve malikanelerden oluşan yeşil ve hoş bir ülkedir. Çoğu yerleşim yeri küçük ve izoledir ve yerel büyücü veya savaş ağalarının yönetici koltuklarının hakimiyeti altındadır.

Oblivion krizi zamanında yaşanan Summerset Isles işgalinde kurtarıcı rolünü oynayan, küllerinden doğan Thalmor, üçüncü Aldmeri Dominasyonunu kurmuştu. bunun sonucunda Altmerlerin yaşamını sürdürdüğü Summerset Isles ulusunun ismi Alinor olarak değiştirilmişti. Sonrasında Skyrim’de yaptıkları darbe girişimleri sırasında Altmer tarafından yenik düşürülen Thalmor, tepeyi tekrardan Altmere bırakmıştı ve Aldmeri Dominasyonu böylelikle tekrardan sağlanmıştı. Ayları restore ederek Khajiitlere güç vermeye çalışan Thalmor, oyunbozanlıklarıyla İmparatorluğa karşı gelme öfkesiyle yanıp tutuşuyordu. Thalmorun toprak işgal etme ve güçlenme yolunda ilerlemesini durduramayan İmparatorluk, kavurucu bir savaşla yüz yüze gelecekti. İmparatorluğa bir ültimatom gönderen Dominion’ın istedikleri şu şekildeydi; Blades’in dağıtılması, Talos’a tapınmanın yasaklanması ve Hammerfell’in büyük bölümlerinin Dominion’a devredilmesi. Askeri zayıflığına aldırış etmeyen İmparator II. Titus Mede, bu istekleri tek kalemde reddetti. Böylece İmparatorluğu ve Aldmeri Dominasyonunu önümüzdeki beş yıl boyunca tüketecek olan Büyük Savaş, beklenildiği gibi başlamış oldu. Bu sırada Ulfric, Büyük Savaşta İmparatorluğun yanında yer almaya karar vermişti.



Kısa sürede Hammerfell ve Cyrodiil’i sonrasında da Leyawiin’i işgal ederek Elfler, asıl işgal etmek istedikleri Hammerfell’i ele geçirmek için başarılı bir zemin hazırlamış ve stratejilerinde başarılı olmuşlardı. İmparatorluğun denizlerine kadar inen Elflerin, Güney şehirlerinin tamamını elde etmeden durmaya niyetleri yoktu. İmparatorluğun direnişlerinden sonra ilerlemelerini sürdürmeye çalışan Aldmeriler, bunu gerçekleştiremeyecek kadar güçsüz düşmeye başlamışlardı. Thalmor liderliği, mevcut tüm güçleri Cyrodiil’deki sefere adadı ve savaşı kesin olarak sona erdirmek için kesin bir zafer üzerine kumar oynadı. Her bir yanından ordu kuşatmasına uğrayan İmparatorluk, savaşarak ve kaçarak kuşatmadan kurtulabildi. II. Titus, ana ordusuyla şehirden kuzeye doğru hücum ederek Aldmeri kuvvetlerini ezdi ama İmparatorluğu işgalcilerden kurtaramadı. Başkent işgalcilerin eline geçmişti ve işgalciler İmparatorluk Şehrini yağmalamaya çoktan başlamıştı. Bu sırada Beyaz-Altın Kule Seferi (White-Gold Tower Campaign) sırasında Thalmor tarafından yakalanan Ulfric, Skyrim’in büyükelçisi olan Elenwen tarafından sorguya çekiliyordu. Verdiği bilgilerin şehrin düşüşüne yol açtığına inandırılan Ulfric, şehrin aslında çoktan düşmüş olduğundan habersizdi.

İmparatorluk Sarayı’nı yıkan intikamcı Elfler tarafından masum halka karşı her türlü vahşet uygulandı. Savaşın beşinci gününde, İmparatorluk Şehri’ndeki Aldmeri ordusu kuşatıldı. II. Titus kuzeyden gelen saldırıyı yönetti ve bizzat Lord Naarifin’i ele geçirdi. Aldmeri’nin şehirden güneye kaçma girişimi, General Jonna’nın hırpalanmış lejyonlarının kırılmaz kalkan duvarı tarafından engellendi. Sonunda, Cyrodiil’deki ana Aldmeri ordusu tamamen yok edildi. İmparator II. Titus’un İmparatorluk Şehrinden çekilme kararı kanlı bir şekilde haklı çıkmış ve başarıya ulaştırmıştı. Olan ise savunmasız İmparatorluk halkına olmuştu. Lord Naarifin otuz üç gün boyunca Beyaz-Altın kulede asılı olarak hayatta tutuldu. Cenazesinin gömülü olup olmadığı, nereye gömüldüğü kaydedilmemiştir. Bir kaynak, otuz dördüncü günde, kanatlı bir Daedra tarafından kaçırıldığını iddia ediyor.



Muzaffer olan İmparatorluk, bitkin düşmesi nedeniyle hala tamamıyla karşı koyabilecek bir güce sahip değildi. Barışı sağlamanın ve İmparatorluğa gücünü yeniden kazanması için bir şans vermenin gerekli olduğuna inanan II. Titus, Büyük Savaşı sona erdirecek olan Beyaz-Altın Konkordatosunu (White-Gold Concordat) imzaladı. Bu Konkordato, Talos’a ibadetin yasaklanması ve Güney Hammerfell’in büyük bir bölümünün devredilmesini de içeren, İmparatorluğu gasp altında tutacak sert koşullara sahipti. Bu Konkordato, savaş öncesinde İmparatorluğa ulaşan listeye oldukça benziyordu. Fakat bu şartları gelişigüzel bir şekilde kabul etmektense savaşarak kabul etmek en azından daha onurlu bir yenilgiydi. II. Titus’un iyi bir İmparator olup olmadığı hala tartışma konusudur.
V- Markarth Kuşatması ve Stormcloak İsyanı – The Civil War
⋅ Ulfric Stormcloak – Stormcloak Lideri

Sorgudan sonra serbest bırakılan Ulfric, Büyük Savaşın sona ermesinden sonra Skyrim’e geri döndü ve bir Milis (Militia) kurdu. Ulfric, Reachmenlerin eline geçen Markarth’a saldırdı ve Nordic yönetimini Markarth’a tekrardan teslim etmiş oldu. Reachmen, İmparatorluk ile barış sağlamak ve meşru bir krallık olarak tanınmak için girişimlerde bulunurken, Hrolfdir ve Ulfric aralarında bir anlaşma düzenlediler. Anlaşma, Ulfric ve Milislerinin Talos’a ibadet etme özgürlüğünü tekrardan elde etmelerini içeriyordu. Bu anlaşmaya karşılık Stormcloaks (Fırtınatepeliler) şehri geri alacaklardı. Hrolfdir’in Markarth’ta Talos ibadetine izin verileceğine söz vermesinin ardından Stormcloaks, Markarth’a yürüdü. Ulfric ve Milislerinin Markarth’ı ele geçirdiklerinde acımasız oldukları ve Reachmenlerin çoğunun infazlar yoluyla öldürüldüğü söylenirken, Ulfric’in “Bizimlesin ya da Skyrim’e karşısın!” dediği de anılır.

İmparatorluk ve Markarth Kontu, bütün bu olanları Thalmor’un öğrenmemesini umdu. Eğer Talos bunları öğrenirse İmparatorluk yeniden bir Büyük Savaşa girme riskiyle karşı karşıya kalacaktı. Bunun olmasını istemeyen halk ve yönetim önderliğinde Ulfric ve Milislerinin tutuklanmasına dair seçim yapıldı.

⋅ Stormcloak İsyanı ve High King Torygg – The Civil War

Ulfric’in Markarth işgali için topladığı Milis, şimdi Stormcloaks (Fırtınatepeliler) ismine sahip bir grup isyancıydı. Ulfric’i gerçek bir Skyrim vatandaşı ve kendilerini İskandinav değerlerinin onurlu kuzeylileri olarak gören bu isyancı grup, Stormcloaks ismini taşımaktan onur duruyordu. Ulfric’in koyduğu hedefleri ve ilkeleri izleyen bu isyancı grup, değerleriyle ölçüşen kararların alınmasından duydukları hoşnutsuzluk ve yitirilemez gururlarının esiri olarak Skyrim İç savaşını başlatacak ve hak ettikleri onurlu yaşamlarını, onların için onursuz olan Elflerden geri alacaklardı.

"Kollarımda tuttuğum, yabancı topraklarda ölen adamlar için savaşırım! Son nefeslerinde isimlerinin fısıldadığını duyduğum eşleri ve çocukları için savaşırım. ülkemiz tanıdık yüzler takan yabancılarla dolu. Onları yönetemeyecek kadar zayıf bir İmparatorluğun borçlarını ödeyemeyecek kadar yoksul olan halkım için savaşıyorum, yine de kendilerini yönetmek istedikleri için onları suçlu olarak damgalıyorum! boşuna değil! Savaşırım… Çünkü mecburum."
-Ulfric Stormcloak




Hapiste kaldığı süreçte babası Hoag Stormcloak’un ölümünden sonra Ulfric, serbest bırakılmıştı. Zincirlerinden kurtulan Ulfric daha sonrasında Windhelm’e dönmüş ve halk tarafından tekrardan tahta çıkarılmıştı. Kuzeylileri diğer herhangi bir ırktan daha değerli olarak gören Ulfric, ırkçı kararlarını uygulamakta gecikmemiş ve tekrardan ırkçı bir yönetim uygulamaya başlamıştı. Argon nüfusunu şehir surlarının dışına yollayan Ulfric aynı zamanda herhangi bir Kuzeylilerin veya insan ırkının yer almadığı bir kervanın pusuya uğraması sonucunda sessiz kalıyor, bu ve bunun gibi ırkçı kararları gözünü kırpmadan alabiliyordu. İç savaş başlatma girişimleri yeterince baskın olamamıştı. İmparatorluk ve Stormcloaks arasındaki gerilim hala çok diriydi ve öfke doluydu.

O zamanın Yüksek Kralı Istlod, Skyrim’i yirmi beş yıl boyunca bir arada tutmuştu. Istlod’un vefatının ardından bir farazi tartışma yapılmıştı. Geleneğe göre taht üzerinde haklı bir iddiaya sahip olan Istlod’un oğlu Torygg, yine de münazaranın buluşmasına sesini çıkarmamıştı. Ulfric de bu tartışmaya dahil olmuş, Skyrim’in bağımsızlığı hakkında konuşmuş ve Torygg tarafından saygı kazanmıştı. Torygg, Skyrim Kontları tarafından High King (Yüksek Kral) seçilmişti ve ölümüne kadar hüküm sürecekti.

4.Çağ 201’de (4E 201), Ulfric Stormcloak, Yüce Kral ve Yalnızlık Divanı ile görüşme isteğini beyan etti. Ulfric’i bir dava adamı olarak gören halk, Ulfric’in Torygg’den, İmparatorluktan bağımsızlığını ilan etmesini arz edeceğini düşünüyordu. Ancak bunun yerine Ulfric, Torygg’e geleneksel bir İskandinav Düellosu ile meydan okudu. Nord geleneğine göre, mahkemede böyle bir meydan okuma yapıldığında, Yüce Kral başka bir tartışmalı toplantıyı kabul etmeli veya riske atmalıdır. Düelloyu kabul etme zorunluluğunda hisseden Torygg, Ulfric’in Thu’um’u kullanabildiğinden bir haberdir. Düello sırasında Thu’um kullanan Ulfric, Torygg’in ölümüne sebep olur. Tarihsel olarak bu tür Düellolar hiçbir zaman ölümle sonuçlanmamıştı ve bu nedenler bazı kesim Ulfric’i katil olarak değerlendirmektedir. Fakat Skyrim’deki diğer topluluklar bunu haklı ve adil bir öldürme olarak gördüler. Öldürmenin cinayet olup olmadığını tartışmaksızın, Yüksek Kralın ölümü İmparatorluğun radarına yakalanır. Böylelikle hem coğrafyaları hem de seçimleri açısından Winterhold, Eastmarch, The Rift, ve The Pale’de izole bir yaşam süren ve Skyrim’in eski geleneklerine bağlı kalması gerektiğini savunan The Old Hold, Batı Skyrim’e ve General Tullius liderliğindeki İmparatorluk Lejyonu’na karşı savaşmak için bir araya gelir. The Old Hold, bu zaman diliminden sonra aynı cephede yer alacağı Ulfric Stormcloak davasının bir destekleyicisi haline gelir. Ve artık zamanı gelmiş ve çatmıştı. Batı Skyrim ve Doğu Skyrim, Skyrim İç savaşı olarak adlandırılan bir olayda birbirlerine karşı savaşacaktı.



İç savaşın büyük bir engel haline gelmesi sonucunda General Tullius Skyrim’e gönderilir. Tullius’un gelişinden önce, Ulfric ve Fırtınatepeliler her zaman İmparatorluk Lejyonu tarafından yakalanmaktan kaçmayı başarmıştı. Ancak Tullius, Skyrim’de bulunduğu kısa aylarda İmparatorluk için işleri tersine çevirecekti. Tullius’un liderliği altında, İmparatorluk Lejyonu daha organize hale geldi ve Ulfric, Darkwater Crossing’de yakalandı. Başlangıçta Ulfric’in Cyrodiil’e geri gönderilmesi gerekiyordu ancak daha sonra Helgen’de idam edilmesine karar verildi. Bu idamın gerçekleşeceği sırada Alduin (World Eater), Helgen’de, Merethic Era’dan beri ilk kez ortaya çıktı ve yaşanan kaos ortamında Ulfric idamdan firar etmeyi başarabildi. Helgen’in yok edilmesinden sonra Ulfric, Skyrim İç savaşı’nı sürdürmeye devam edeceği Windhelm’e geri dönmüştür.

Bundan sonrasında takip edilecek hikayeyi, oyuncunun seçimleri belirleyecektir. Sizce bu davada kim veya kimler haklı? Hangi tarafı desteklediğinizi ve düşüncelerinizi yorum kısmında paylaşabilirsiniz.
10 Comments
Nalnoatoff  [author] 11 Jun, 2023 @ 4:28pm 
teşekkürler
Jeduen 11 Jun, 2023 @ 3:34pm 
Emeğine sağlık dost
Hopeispain 26 Apr, 2023 @ 6:41am 
emeğine sağlık
platiNistaken 19 Mar, 2023 @ 10:59am 
emeğine sağlık
Nalnoatoff  [author] 17 Mar, 2023 @ 2:13pm 
ben teşekkür ederim, vaktinize sağlık.
noble 17 Mar, 2023 @ 1:23pm 
emeğine sağlık
Frank Pais 14 Mar, 2023 @ 6:03pm 
Boş zaman bulabilirsem tekrar Skyrim'e girmek istiyorum. Oyunun hakkını veremedim hiç sanki. Ana questleri yapıp bırakmıştım zamanında... Teşekkürler rehber için.
Vaiz 27 Feb, 2023 @ 8:23am 
Amanın amanın! :retro_beer:
Nalnoatoff  [author] 25 Feb, 2023 @ 10:33am 
Vaktine sağlık dost
Daenis 25 Feb, 2023 @ 10:06am 
Eline sağlık, çok güzel bir yazı olmuş.:lunar2019piginablanket: