Takvâ, nefsânî hevesâtın tezyif edilmesi ve rûhânî kabiliyetlerin inkişâf ettirilmesi istikametinde ulvi bir mertebeye erişmektir. Bu muazzez makam, haşyetullah ve muhabbetullahın mukaddes ürperişleriyle mütelayyım, nahif ve latif bir kalple İslâm'ı hakkıyla yaşayabilmeyi ihtiva eder. Gözü, kulağı ve gönlü bâtıl cazibelere karşı hıfz etmek ve hakikatin nuruna tevcih etmek takvânın özünde yer alır. Firavun'un zulmü altında iken dahi imanını muhafaza eden Âsiye validemizi saran ve onu dalâletten koruyan takvâsıydı. Hz. Yusuf'u Züleyha'nın günah çağrısına karşı muhafaza eden ve ona ilahi himayenin tecelli etmesini sağlayan da yine takvâsının nuru olmuştur. Takvâ, ruhun teâlîsine ve nefsin terbiyesine giden münevver bir tariktir. Hakiki takvâ sahibi, her an Allah'ın rızasını gözeterek yaşar ve her nefesini O'na vuslat için bir vasıta kılar.

Çok cesurmuş kafirken bile cesurmuş düşünsene abi bütün Kureyş kabilesi Peygamberi öldürmek istiyo Aleyhisselatu Vesselam kimse cesaret edemiyo Ömer kalkıyo diyo ki ben tek başıma hallederim o işi ha diyo. Bak bak cesarete bak, koca yüreği var adamın. Küfürde de var hele bi de Müslüman olunca var ya of Allah'ım of kök söktürmüş kafirlere. Hicret ederkenki bile endamı yeter onun. Gelmiş Mekke'ye demiş ki hadi ben demiş gidiyom. Gece gidiyo müslümanlar başına bi şey gelmesin, zalim Kureyş çünkü zalim kafirler var. Putperestler müşrikler herkese zulmediyo. Güçlüler zayıfları götürüyo. Ömer diyo ki ben öğlen namazında giderim bilader diyo hadi bakalım. Bi geliyo Kabe'nin yanına ben diyo gidiyom bi de tavaf yapıyo ben diyo gidiyom şimdi diyo. Yanında da garibanlar var böyle Müslümanlar. Şimdi diyo karısını dul anasını diyo gözü yaşlı çocuklarını yetim bırakmak isteyen varsa çıksın önüme diyo. Cesarete bak ya

Ebû Ali Fârmedî (k.s.) Hazretleri buyurdu ki: Talebenin hocasına karşı dili ile saygılı olması gerektiği gibi, söylediğini kalbinden de reddetmemelidir.” Bununla ilgili şu rü’yâsını anlatır: Hocam Ebü’l-Kâsım Gürgânî’ye bir rü’yâmı anlattım ve ona, “Senin bana rü’yâmda şöyle böyle dediğini gördüm ve niçin böyle yaptığını sordum” dedim. Hocam, bunun üzerine bir ay benimle konuşmadı ve “Eğer içinde benim söylediklerimi reddetmek duygusu ve cevap almak arzusu olmasa, rü’yânda bana bunu bu şekilde sormazdın” dedi.

Bir sinek, küçük bir su birikintisi üzerindeki saman çöpüne konduğunda kendisine büyük bir mevki biçerek kaptanlık hevesine düşer. Zavallı sinek der ki: Denizi de gemiyi de en iyi ben bilirim. Ey küçücük hacmini bir sinek gözüyle seyreden kişi! Azrail, altındaki saman çöpünü çektiği zaman halinin nice olacağını hiç düşünmez misin ?

ÂişeÊ-radıyallâhu anhâ- vâlidemiz şöyle rivâyet etmektedir: Nebî sallâllâhu aleyhi ve sellem, âile efrâdından biri hastalanınca, sağ eliyle hastayı sıvazlar ve şöyle duâ ederlerdi: “Ey bütün insanların Rabbi olan Allâh’ım! Bunun ıztırâbını giderip şifâ ver. Şifâyı veren ancak Sen’sin. Sen’in şifândan başka şifâ yoktur. Buna, hiçbir hastalık izi bırakmayacak şekilde şifâ ihsân eyle!”

Çölde devesiyle birlikte yürümekte olan bir bedevi güçlükle hareket eden, susuzluktan ölmek üzere olan bir adama rastlamış. Adam Allah rızası için su istemiş. Devesinden inip bir çare adama suyundan vermiş. Suyu içen adam birden bedeviyi ittiği gibi deveye atlayıp kaçmaya başlamış. Bedevi arkasından bağırmış:

– Tamam deveyi çalıyorsun ama senden bir ricam var. Sakın bu olandan kimseye bahsetme.

Bu isteği anlamsız bulan hırsız şaşırmış ve neden diye sormuş…

– Eğer bu yaptığını anlatırsan, bu dilden dile yayılır ve insanlar bir daha çölde yardıma muhtaç birini görünce yardım etmezler. Hayat akarken yaptığınız iyiliklere, kötülükle bile cevap verseler, yardıma ihtiyaç duyacak bir sonraki için yardımseverliğe devam etmek gerekir. İyilik gibi kötülük de bulaşıcıdır.