21
Products
reviewed
339
Products
in account

Recent reviews by tuna

< 1  2  3 >
Showing 1-10 of 21 entries
No one has rated this review as helpful yet
7.6 hrs on record (6.8 hrs at review time)
i'm glad i don't have epilepsy cuz god fkin DAMN
Posted 6 August, 2023.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
No one has rated this review as helpful yet
28.5 hrs on record
the emotional toll of life, & the weight you carry; as the small, daily tragedies pass you by.

this game does a brilliant job at imploring the player to acknowledge the meaningfulness of ambition, purpose, self-actualisation, & not to live as the animals we are only to satiate the primal desires we crave. it violently fights the idea. even though you can shape the character, the ol' piss drunk drug addict detective, however you like; there's always going to be a part of him that'll seek answers. answers about himself, his surroundings, his unconsented journey into spiritual epiphany and literally everything else his insanely complex mind can think of. even in a beaten swamp like Revachol, where everything and everyone is corrupted to the bones; he manages to solve cases, help poor bastards in need and looks cool while doing so.

mostly a suffocating, viscerally depressing nightmare; yet still a valuable dream for those who need it most. would play again👍👍👍11/10
Posted 4 June, 2023. Last edited 5 June, 2023.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
13 people found this review helpful
7 people found this review funny
3.2 hrs on record (1.1 hrs at review time)
i'm really digging this game so far. get it? DIG!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Posted 23 September, 2022. Last edited 23 September, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
No one has rated this review as helpful yet
9.3 hrs on record (8.0 hrs at review time)
golf dışında her şeyi oynadığınız bir oyun. 10/10
Posted 1 July, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
5 people found this review helpful
10.2 hrs on record (10.1 hrs at review time)
cyber shadow yaklaşık 1 yıldır beklediğim bir oyundu. yacht club games'in yayıncılığını üstlendiği ve geliştirici arkadaşın kendi başına yıllardır aklında olan bir oyunu hayata geçirdiği bir proje var karşımızda.

önce oyunun en iyi yaptığı yerlere gelelim. oyunda ilerledikçe elde ettiğiniz kalıcı geliştirmelerle birlikte platform öğeleri ve düşman çeşitliliği de aynı şekilde gelişip farklılık gösteriyor. özellikle oyunun yarısından sonra istediğiniz yere uçup kaçabileceğiniz akıcı ve tatmin edici bir oyuna dönüşüyor cyber shadow. hızlıca şunu da ekleyeyim, her metroidvaniamsı platform oyununda olduğu gibi bu oyun da yavaş açılıyor. başlarda sadece kılıçla saldırı ve zıplama tuşları olduğu için sıkılmanız doğal, kendimden biliyorum. oyun da zor bu arada. bittikten sonra kontrol ettim 350 kere ölmüşüm. zorluğu da bazı checkpoint noktalarının çok seyrek yerleştirilmesinden kaynaklanıyor, oyunun temelinde bir zorluk yok yani. neyse çok büyük problem değil devam edelim

gelelim oyunun hikayesine. genel hikayesi ve anlatım tarzı fazlasıyla klişe ve sıkıcı. hani 90'ların ortalarındaki beat 'em up hikayeleri vardır ya, araya serpiştirilmiş siyah ekran arkaplanın üstüne beyaz bir metin, yanına da bir iki karakter koyup hikaye anlatmaya çalışmak, bu oyun da ona fazlasıyla benzer. yanlış anlamayın oyunda hikaye var, yer yer "sinematik"lerle desteklenmiş sahneler, oyuniçi hikaye sahneleri, etkileşime geçilebilen bilgisayarlarda yazılan loglar vesaire. fakat yeterli değil. hikaye zaten ilgi çekici olmadığı gibi üstünde yeterince durulmamış bile. açıkçası shovel knight ve the messenger karması bir oyun beklemiştim özellikle hikaye anlatımı ve oyunun geneline yayılmış mizah anlamında, fakat aradığımı hiç bulamadım.

müziklere gelirsek, bir retro cyberpunk platform oyunundan nasıl soundtrackler bekliyorsanız onunla karşılaşacaksınız. ne eksiği var ne fazlası. sanatçının hakkını yemek istemem ama akılda kalıcı bir soundtrack yoktu açıkçası. yine de her chapterın havasına uygun parçalar mevcut.

bu kadar işte. oyunda sizi delirtecek ve muhtemelen "ulan bu özellik niye böyle değil, hasar yedikten sonraki hasar almama süresi neden bu kadar kısa, bu bossu nasıl öldürecem, para bitti can mana nerden bulucam şimdi" dedirtecek bir sürü anla karşılaşacaksınız. geliştiricinin ilk oyunu olduğu için bu yönlere ayrıntılı girmedim, bu demek değil ki can sıkıcı değiller. yine de hoş, zaman zaman çıldırtıcı ortalama 10 saat geçirmek istiyorsanız önerilir. 7/10


the messenger 10 kat daha iyi bu arada. üzgünüm mechanical head<3
Posted 28 January, 2021. Last edited 28 January, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
188.6 hrs on record (81.7 hrs at review time)
yıllarca heyecanla beklediğim cyberpunk 2077'yi çıkışından yaklaşık 2 hafta sonra bitirdim. oyun hakkındaki bütün bug ve eksik içerik tartışmalarını bir kenara koyarsak, geçirdiğim 80 saatin 80'inde de eğlenmeyi başardım. insan beklentilerini belirli bir seviyede tutunca çıkan ürün bugfest olsa bile hayal kırıklığına uğramıyormuş meğer. tabii bu demek değildir ki oyun yaptığı ve yapmaya çalıştığı her şeyi kusursuz yapıyor. gelin biraz konuşalım

öncelikle, bu oyun üzerinde yaratılan hype'ı ben daha önce hiçbir oyunda görmemiştim. belki half-life 3 duyurulursa aynı heyecan etkisi bırakabilir, orası da muamma. insanların beklentileri inanılmaz derecedeydi. yaptığımız her seçimin hikayeye etki etmesi, inanılmaz müthiş aşırı derecede ayrıntılı karakter yaratma ekranı, araba modifikasyonlarından tut p-nis damarlarına kadar kişiselleştirme özellikleri vesaire vesaire. insanlar 2077 yılında geçen life-sim adventure open-world rpg oynayacaklarını sandılar herhalde. çıkan oyunda bu ve bu tarz özelliklerin sınırlı olmasıyla birlikte haliyle oyunculardan bayağı bir tepki topladı. optimizasyon sorunları ve küçüklü büyüklü buglardan bahsetmiyorum bile. hadi bunları bir kenara bırakalım. boş işler bunlar. bu oyunun sorunları böyle basit şeylerle bitmiyor çünkü.

en basit konudan başlamak gerekirse, bu oyun çıkışından önce vadettiği çoğu şeyi oyunda barındırmıyor, ya da az ve eksik barındırıyor. "nedir bunlar sevgili tuna?" dediğini duyar gibiyim. bu oyun rol yapma ağırlıklı bir aksiyon açık dünya oyunu olacaktı. geliştiricilerden gelen bütün açıklamalar bunu gösteriyordu en azından. peki elimizde ne var dersiniz? aynı the witcher 3'te olduğu gibi içinde rol yapma elementleri bulunan bir aksiyon açık dünya oyunu. kısacası aksiyon ön planda, rol yapma değil. peki bu direkt olarak kötü bir şey mi? benim için değil. ben şahsen hardcore RPG fanı değilim ve hiçbir zaman olmadım. aksiyon ve rol yapma öğelerinin birleştirilmesi bana daha çok hitap ediyor. o yüzdendir ki hiçbir zaman fallout new vegas'ı bitirmeye elim gitmedi. bütün o diyaloglar ve tekrar oynanılabilirlik gözümü korkutmuştu çünkü. 3-4 saat sonra da silmiştim oyunu zaten. onun yerine yüzlerce saatimi the witcher oyunlarına harcadım. burası tamamen zevklerinize ve beklentilerinize bağlı. seven sever sevmeyen sevmez kısaca. şimdi asıl sorunlara gelelim

üzülerek söylüyorum ki bu oyun yapay zeka özürlüsü arkadaşlar. benim için üst düzey bir hayal kırıklığı olmasa da bazı yerlerde "ya s-ktir git gta san andreas npcleri bile bunlardan zeki" dedirtti. abartmadan söylüyorum, öyle çünkü. açık dünyaya çıktığınızı hayal edin, geziyorsunuz. altınızda yeni aldığınız arabanız, gece vakti bütün o neon ışıkları ve göz alıcı şehir yapısı eşliğinde radyoda samurai'den bir parça çalıyor. sonra arabayı sokak ortasında bırakıp bir şeye bakmak için iniyorsunuz. arkanı bir dönüyorsun yoldaki bütün arabalar senin arabanın arkasında ip gibi dizilmiş. diyorsun kendi kendine "bug falan olmuştur herhalde, yapay zeka algılayamıyordur." sonra test etmek istiyorsun, yine aynı şey. yine test ediyorsun durum aynı. o da ne? araba süren npcler sadece belirli bir rota üzerinde gitmeye ayarlanmışlar. yolun ortasında bir engel çıkması durumunda ne yapacaklarını bilemeyip bekliyorlar. ulan eh be arkadaş. yeni nesil adı altında çıkan bir oyunda şunla karşılaşmaktan ben kendi adıma utandım, kim bilir geliştiriciler ne haldedir. ayarlayamadınız mı arabaların sol sağ yapıp yollarına devam etmesini. ne kadar zor olabilir bundan 14 15 yıl öncesinin teknolojisiyle yapılmış kodlamayı kendi oyununuza dahil etmek? akıl alır gibi değil. yolda gördüğünüz npcler de aynı şekilde zeka yoksunu. silah çıkarıp tutuyorsun kafalarına, yaptıkları tek şey eğilip ellerini kaldırmak, ya da kaçışmak. başka hiçbir şey yapamıyorlar. ne birisi saldırıyor ne başka bir şey. bazıları hiç tepki vermiyor bile. hele polis yapay zekası. oy anam oy. aslında yapay zeka değil, sorunu bambaşka polislerin. öyle bir kodlanmışlar ki, nerede olursanız olun bir suç işlediğinizde sağ üstteki yıldız sistemi artmaya başladığı anda arkanıza ışınlanıyorlar. nerede olursanız olun aynı şey oluyor. böyle kodlanmışlar çünkü. ne arabayla sizi kovalamaları var ne de olay mahalline gelmeleri. direkt spawn oluyorlar yanınızda. çok tembel bir dizayn seçimi ne diyeyim. haliyle scripted sahneler hariç hiçbir şekilde araba kovalamacası yok oyunda. tabii bunlar ilk başlarda can sıkıcı olsa da ilerledikçe umursamamaya başlıyorsunuz, en azından bende öyle oldu. kısaca combat yapay zekasından da bahsedeyim. idare eder işte. arada bir sapıttığı oluyor ama genel anlamda nerede siper alıp nereye ateş edeceklerini biliyorlar. gizlilik ile ilerlediğinizde de çok saçmalamıyorlar. üst düzey bir şey yok ama rezalet bir yönünü de görmedim. ortada bir yerde

şimdi bir şey söyleyeyim ama gülmeyin. ben bu oyunu cidden sevdim. vallahi sevdim lan. başım ağrıyana kadar her yan görevini yapıp bitirdim oyunu. her görevinde de eğlendim. yaratılan bütün karakterle konuşmaktan zevk aldım, hepsinin hikayesini önemsedim, beraber yaşadığımız maceralar hiç bitmesin istedim. çok güzel yazılmışlar çünkü. her bir karakterle vakit geçirmek isterken buluyorsunuz kendinizi. oyunun yaptığı en iyi şeylerden biri bu. sanki o dünyada o insanlarla birliktesiniz gibi hissettiriyor. bunun üstüne de düşünülüp kafa patlatılmış birbirinden güzel ana/yan görevler eklenince inanılmaz bir deneyim sunuyor. çoğu ana görevden daha uzun ve eğlenceli yan görevler oyunda mevcut. o yüzden siz siz olun acele etmeyin. tanıştığınız karakterlerin yan görevlerine gidin, dertleri neymiş dinleyin, seçimler yapıp hikayelerine yön verin. öyle işte. ana hikaye bir yere kaçmıyor.

hızlıca oyunun diğer özelliklerini de bölümlere ayırıp neyi sevip sevmediğimi söyleyeyim. oyunun açık dünyası, bütün o npc aptallıklarına rağmen görsel açıdan gördüğüm en büyüleyici dünyalardan biri. her açık dünya oyununda sıkıntıdan hızlı seyahat noktalarına depar atan ben bu oyunda 1 (bir) kere bile öyle bi' ihtiyaç hissetmedim, siz düşünün. sırf motorla sokak caddelerde gezmek için bile alınır bu oyun. haritası da yeterince büyük, hem enine hem dikine. diğer açık dünya oyunlarındaki gibi ağaçları çalı çırpıyı copy-paste yapma imkanları yok tabii, gelişmiş bir şehir burası. oyun içindeki gördüğümüz yapıların bildiğim kadarıyla büyük çoğunluğu el ile oluşturulmuş. o yüzden gördüğünüz hiçbir yer aynı hissi vermiyor. bunda şehrin bölgelere ayrılmasının ve her bir bölgenin kendi karakteristik özelliklerinin olması da var tabii, ama dediğimi anladınız siz.

müzikler. müzikler güzel ne diyeyim. her türden oyuna özel hazırlanıp bestelenmiş onlarca parça var. radyo müzikleri de aynı şekilde, daha önce duymadığınız ve çoğunluğu dünyaca ünlü müzisyenlerce hazırlanmış bir sürü şarkı mevcut. 8-9 tane radyo istasyonu var, seç beğen al abicim. özellikle tekno ağırlıklı tonlar kullanılmış, ki cyberpunk evrenine de başka bir şey gitmezdi zaten.

silah çeşitliliği de gayet yerinde. oyunda düz silahların yanında teknolojik silahlar da mevcut. mermilerin otomatik düşmanı bulması, yerlerden sekmesi gibi counter strike hilelerine benzer özellikler var. bunları level atladıkça karakterinizi geliştirmek için kullandığınız özellikler sayesinde kullanabilir hale geliyorsunuz. eğer silah kullanmayı sevdiyseniz, ona göre yetenek ağacınızı şekillendirme özgürlüğüne sahipsiniz. ha dersiniz ki ben gizlilik seviyorum, düşmanlara da yazıktır pek öldürmeyi sevmem, al kardeşim silahına mermilerin öldürücü özelliğini kaldıran modu, kafasına bile sıksan yaralanıp yere düşüyorlar sadece. ya da al katananı doğraya doğraya ilerle. hack özelliği de var, karakter sınırı yüzünden çok bahsedemiyorum ama beklediğimden daha ayrıntılı ve eğlenceli bir sisteme sahip.

bu kadar işte. ne yalan söyleyeyim mutlu ayrıldım. keanu reeves'ten pek bahsedemedim, onu da oynayınca görürsünüz artık. sahip olduğu buglara gülüp geçmeyi başarabilirseniz önünüzde deneyimlemeniz gereken şahane bir yapım var, kaçırmayın derim. 8/10
Posted 9 December, 2020. Last edited 3 April, 2023.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
2.3 hrs on record
bunun kadar kötü bir port dünya üzerine gelmemiştir herhalde. doğru düzgün sabit 60 fps verememesini geçtim ikide bir oyundan atıyor. bu yazdıklarım gentlemen of the row modunu indirmeme rağmen olan şeyler. o da olmasa zaten oyun açılmayacak -mına koyayım. insanda sabır falan bırakmaz, almayın arkadaşlar
Posted 11 July, 2020.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
55.5 hrs on record (37.9 hrs at review time)
old school retro oyunların yükselişte olduğu bu dönemlerde shovel knight cidden yıllardır beklenen o kanser aşısı gibi geldi. ducktales, megaman, castlevania gibi NES oyunlarından esinlenerek ortaya mükemmel bir karışım yaratmışlar.

oyunun ana hikayesi, adından da anlaşılacağı üzere shovel knight'ın, elinde küreğiyle, yıllar önce "kader kulesi" denen yerde en yakın dostu shield knight'ı kaybetmesinin ardından ona yeniden ulaşma hikayesini anlatıyor. oyun boyunca onlarca ilginç ve sevecen ( bazıları direkt manyak) npc'lerle bir şekilde iletişime girip hikayelerini dinleyecek, onlardan item, relic, zırh satın alıp silahınızı geliştirtecek, bazılarıyla da savaşacaksınız. tabii böyle bir hikaye villainsiz olmaz. oyun envai çeşit kötü karakter ve 1 adet baş anakötü de barındırıyor. hepsinin amacı shovel knight'ın yolculuğu boyunca eninde sonunda karşısına çıkıp kader kulesine ulaşmasını engellemek. bu kötü karakterler öyle yazılmış ki cidden içlerinde kötülük var gibi hissettirmiyorlar. hepsi enchantress denen baş kötü karakterin emrindeler en nihayetinde. bence bu oyunun mizacına mükemmel bir şekilde oturuyor ve oyunun geneline yayılan mizahî havayı güçlendiriyor.

oynanışa gelirsek, shovel knight tatlı mı tatlı piksel grafiklere sahip bir platform oyunu. bir bölgeye giriyor, o bölümde karşınıza çıkan yaratıkların kafasına kürekle vurduktan sonra üstlerinden düşen zümrüt, elmas ne varsa alıp sonrakine koşturuyorsunuz. böyle basit anlattığıma bakmayın, özellikle boss bölgelerinde bulunan sandıkları açıp çeşit çeşit skiller ve karakterinizi geliştirmeye yarayan özel tokenlar kazanıyorsunuz. direkt sağa doğru gitmek yerine, bir duvarı kırıp veya üstten zıplayıp çok da gizli olmayan ama bulması yine de dikkat gerektiren odalara girebiliyorsunuz. oyunda checkpoint sistemi mevcut. her bölüme serpiştirilmiş ortalama 5-6 cam fanusa benzeyen asaların yanına geldiğinizde o bölüm içinde ilerlemeniz kaydoluyor. öldüğünüzde bir önceki cam fanustan başlıyorsunuz öyle diyeyim. yeniden doğduktan sonra da öldüğünüz yerdeki düşürdüğünüz paraları da alabiliyorsunuz. oyun metroidvania veya soul-like tarzı olmadığı için stresli bir tarafı yok, artıdan çeşitlilik katan bir eklenti sadece. devrim getiren bir oynanışa sahip olmasa da yaptığı işi iyi yapıyor ve yeni gelen karakter özellikleri&skilleri ile sıkmadan oynatmayı başarıyor.

müziklerden bahsetmezsek olmaz. her bölge ve bazı özel sahneler için ayrı ayrı hazırlanmış müziklere sahip. hepsi de bir retro oyundan nasıl müzikler bekliyorsanız o tarzda. akılda kalıcı ve hiç sıkmıyor.

kısaca eksik yönlerinden de bahsedeyim. boss dövüşleri çok hızlı bitiyor. ilk başta bazılarında zorlansam da 1 dakika bile geçmeden kestiğim bosslar oldu. hal böyle olunca insan o kadar yol katettikten sonra en az 3-4 dakika zaman harcamak istiyor boss'un ağzını yüzünü kırarken. eksik yönleri dedim ama aklıma gelen 1 eksiği var, o da oyunun geneline baktığınızda hiç can sıkan bir şey değil.

gelelimmmm oyunun diğer campaign dlclerine. bu oyunda sadece shovel knight olarak oynamıyorsunuz. shovel knight'ın oyun boyunca savaştığı kötülerden 3'ünün hikayesini ayrı ayrı deneyimleme şansınız var. plague knight, specter knight ve king knight.

bu oyun bir kickstarter projesi olarak 2013 yılında duyuruldu. yapımcılar ilk önce shovel knight'ın ana hikayesi shovel of hope'a odaklandıktan sonra hikayede önemli yere sahip 3 karakterin hikayesini de yıllar içinde ücretsiz dlc'ler halinde yayınladılar. 2014 yılından beri 2019'un sonuna kadar da bunu sürdürdüler. ve ne yalan söyleyeyim, hepsi de birbirinden güzel. hepsine tek tek değinmeyeceğim çünkü 100 sayfa inceleme yazmak gibi bir niyetim yok, fakat her dlc tamamen yeni oynanış mekanikleri, bölüm tasarımlarının oynadığınız karaktere göre şekil alıp değişmesi, tamamen yeni skiller, relicler, zırh ve silah özellikleri, etkileşime girip tanıyacağınız yeni npcler ve birbirinden farklı genel oynanış tarzları barındırıyor. 4 hikayenin 4'ü de ayrı birer oyun gibi hissettiriyor. her ne kadar gezdiğiniz yerler önceki hikayelerdekiyle aynı olsa da hiçbir şey tam anlamıyla "aynı" kalmıyor. özellikle son çıkan king of cards dlc'si diğer 3 hikayeden çok daha ayrıntılı, oynanış süresi ve içerik bakımından da bir hayli fazla. oyuna witcher 3'teki gwent'e benzer kendi yarattıkları kart oyununu bile koymuşlar ne diyeyim. tavernalara girip kart oynuyorsunuz arada. müthiş eğlenceli ve oyuna apayrı bir renk katmış.

benden bu kadar arkadaşlar. oyunu en ince ayrıntısına kadar övdüm. bu zamana kadar karakterlerine en çok bağlandığım, oynarken en çok zevk aldığım oyunlardan biri. ayrıca ilk deneyimlediğimde satın almadan korsan oynadığımı da ekleyeyim. üzerinde çok uğraşılıp emek sarf edildiği o kadar belli ki geldim satın alıp bir kere daha bitirdim bütün oyunu. fiyatını sonuna kadar hak ediyor. alın, oynayın, oynatın. sonra arkadaşlarınıza anlatın onlar da oynasın. iyi eğlenceler
Posted 8 July, 2020. Last edited 8 July, 2020.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
28.2 hrs on record (20.1 hrs at review time)
sevgili bioshock infinite.. sana olan duygularım biraz karışık. gel şöyle otur biraz konuşalım.

öncelikle, çok güzel bir potansiyele sahipsin. o grafiklerinin inceliği, binalarının estetikliği o kadar güzel uyum içinde ki açık rahatça gezilebilir bir dünyan olsa hayatımı columbia sokaklarında gezmeye adardım herhalde. bunun yanında gittikçe derinleşen ve ne olduğunu merak ettiğim zekice kurgulanmış bir hikayen var. evreninin hakkında bilgiler edinebileceğim propaganda cihazların var. sağda solda yine bilgi açlığımdan ötürü aradığım ses kayıt cihazları var. var da var.

çok bile övdüm seni bioshock infinite. götün kalkmasın biraz da eksik yönlerini bombardıman gibi sayayım şöyle;

vigor denilen skillerin. ilk elime aldığımda oyuna farklılık katabileceklerini hissetsem de bir süre sonra hepsi aynı gelmeye başladı. öyle ki aldım elime altıpatları bütün oyun boyunca headshot atarak devam ettim skillere fazla bulaşmadan, ki hemen oraya geleyim oyunun vuruş hissi pek de iç açıcı değil. önceki bioshock oyunlarını oynamadım o yüzden pek karşılaştırma yapamıyorum, ama düşmana ateş etme hissini vermiyor veremiyorsun sevgili bioshock infinite. silah çeşitliliğin iyi güzel de 2 silahla beni sınırlaman çok da hoşuma gitmedi açıkçası. nedir yani bilim-kurgu senaryosunda realistik fps mi yaşatmak istiyorsun? 8 küsür ayrı skill arasında istediğin zaman geçiş yap ama sadece 2 silah taşı. cidden mükemmel bir düşünce yapın var takdir etmem lazım. karakterlerini anlatmakta pek istekli değil gibisin sevgili dostum. öyle ki şöyle bir baktığımda oyunun baş kötüsü comstock hakkında çok az şey bildiğimi fark ettim. ses kayıtlarını dinledim ettim ama yine de bilgi yetersizliği var. flashback sahneleriyle desteklenip keşke daha fazla doldurulabilseydi o boşluklar, içimde kaldı resmen. sadece comstock da değil bu arada, hiçbir karakterin geçmişi hakkında yeterince bilgi alamıyoruz. üzücü demekle yetinip devam edeyim. anlatmak istediğin hikaye çok ilgi çekici ve aşırı hoş hakkını vermem lazım. ama bunu anlatmakta cidden sönük kalıyorsun. oyunda ne olup ne bittiğini tamamen anlamak için oyun dışı kaynaklardan bilgi almak zorunda kaldım. yani neden? oyuna yedirsene kardeşim şu güzel loreunu, ne diye yoruyorsun insanları amk. neyse sakinim seviyorum seni biliyorsun ama bu kadar yüksek potansiyele sahip bir oyunun harcandığını görmek kalbime ağrılar veriyor, uykularımı kaçırıyor ve vücudumun kanser hücreleri üretmesine sebep oluyor. sen de beni anla lütfen.

94 metacritic skorunu kesinlikle hak etmiyorsun sevgili dostum. bu demek değildir ki y*rak gibi bir oyunsun. beni en çok etkileyen hikayelerden birine sahipsin. biraz daha iyi bir oynanış, hafif açık dünya elementleri ve npc etkileşimiyle favori oyunlarım arasına girebilirdin, bir dahaki sefere artık. bu halinle de iyisin, iyisin de şaheser değilsin. kendine iyi bak, kalbimde yerin büyük<3
Posted 19 June, 2020.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
9.4 hrs on record
bazı oyunlar vardır, sadece atmosferleri bile sizi içine çekmeye yeterlidir. crossing souls da o oyunlardan biri

hikaye 80'lerin ortasında california'da 5 kişilik bir arkadaş grubunun kasabalarındaki gizemi çözmeye çalışmalarıyla başlıyor. etkileşime girebileceğimiz birden çok yarı-açık bölgeler, onlarca npc, bol bol video oyunu ve film göndermeleri barındırıyor. müzikleri de tam o dönemi yansıtan nefis retro parçalar

5 kişilik bir arkadaş grubundaki 5 kişiyi de yönetebiliyoruz. hepsinin savaş mekanikleri, genel oynanış tarzları farklı. istediğimiz zaman bir karakterden diğerine rahatça geçiş yapılabiliyor, böylelikle görevlerdeki puzzleları karakter değiştirerek tamamlayabiliyoruz

harika müzikler, göz alıcı retro piksel grafikler, ilginç ve sevilesi karakterler, fena da olmayan hikaye ve kenara köşeye serpiştirilmiş puzzlelar. buraya kadar her şey mükemmel görünüyor

öncelikle şunu söyleyeyim; oyundaki geçirdiğim yaklaşık 10 saat boyunca hiç sıkılmadım. oyun türüne olan ilgimle alakalı da olabilir, fakat bu oyunun eksi tarafları olmadığı anlamına gelmiyor

savaş mekanikleri çok sıradan. arada bir dash atıp dümdüz yaratık kesiyoruz dövüşürken, herhangi bir derinliği yok. yine de oyun tamamen dövüşe odaklanmayıp daha çok keşif, puzzle ve diyalog üzerine yoğunlaştığı için sıkmadan oynatıyor kendini

spoiler vermeden anlatmak gerekirse; hikaye güzel başlıyor ve içine çekmeyi başarıyor, fakat yarısından sonra aklınıza gelebilecek bütün oyun klişelerini görmeye başlıyorsunuz. aman aman bir hikayesi ve hikaye anlatımı olmasa da yer yer eğlenceli ve hüzünlü anlarıyla bir şekilde etkilemeyi başarabiliyor

kısaca; 80'ler amerika temasını ve retro grafik&müziklerini seviyorsanız çok fazla bir beklentiye girmeden harika zaman geçirebileceğiniz bir oyun
Posted 21 March, 2020. Last edited 21 March, 2020.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
< 1  2  3 >
Showing 1-10 of 21 entries