22
Produk
yang diulas
554
Produk
yang dimiliki akun ini

Ulasan terkini oleh AN0Xy™ The SPACE Explorer

< 1  2  >
Menampilkan21-22 dari 22 kiriman
27 orang menganggap ulasan ini membantu
Tercatat 62.5 jam
Bugün karşımızda Dishonored var. Arkane Studios tarafından geliştirilip canımız gözbebeğimiz Bethesda tarafından yayınlanan, 12 Ekim 2012’de Steam mağazasında yerini alan birinci şahıs gizlilik oyunu. E3 2012 fuarını takip edenler bilir, The Elder Scrolls Online ve Skyrim’in ek paketi olan Dawnguard gibi merakla beklenen oyunların yanında, Bethesda tarafından duyurulmuştu.
Ben oyunu oynama fırsatını yaklaşık 6 ay önce bulabildim ama büyük bir hata yaptığımı anladım. Oyunun gameplay videolarını izlemiştim çünkü. Ama gerçekten izlemek ile oynamak arasında gerçekten çok fark var. Çünkü Dishonored benim oyunlarda çok ama çok sevdiğim bir özelliğe sahip. O özellik ne mi? Oyun kesinlikle çizgisel bir oynanışa sahip değil. Kendim, oturdum, tekrar tekrar oyunu kaydederek aynı görevleri oynadım. Gerçekten de çok farklı görev tamamlama yolları var. Yani isterseniz bir görevi karşınıza çıkan bütün düşmanları öldürerek ya da kimseyi öldürmeden gizlice tamamlayabiliyorsunuz. Ya da hiç silahlarımıza baş vurmadan özel güçlerimizle görevleri tamamlayabiliyoruz (ve vet oyunda süper güçlerimiz de var). Seçenekler sınırsız olmasa da, epey fazlalar. Seçim tamamen bize kalmış. Oyunda yapabileceklerinizin sınırı yok hayal gücümüz geniş olsun yeter (belli bir yerden sonra yaptıklarımı görüncde ağızım açık kaldı :')
Hikaye:
Sanayileşme döneminde (Steam Punk) konseptinde olan Dunwall bir gün bir fare vebası boy göstermektedir. Kraliçe Jessimine, Kralliyet koruması ve biricik Aşkı Corvo Attano yu diğer şehirlerin durumunu ve ilaç ile ilgili bilgi bulması için görevlendirir. Corvo malesef diğer şehirlerin de aynı durumda olduğunu rapor eder ve o sırada Kraliçe ve kızı Emily Kaldwin ile durumu konuşurken Daud adlı bir katilin imparatoru öldürüp kızı kaçırmasıyla suç bizim üstümüze kalır ve bu kara lekeyi çıkarmak bizim yapacağımız oyun biçimine göre değişecektir.
Bir ♥♥♥♥ oyunun geçtiği şehir bile tek başına bir başrol oyuncusu. Seçimlerimizin sonuçlarına göre sokaklardaki hastalığın artması, sağa sola serpiştirilmiş dram hikayeleri, salgın yüzünden ölenlerin cesetleri vs derken kendinizi atmosfere kaptırmış hissediyorsunuz.
Dışın dışın:
Uzak mesafede işimize yarayan sadece iki farklı silahımız var, yakın mesafede en iyi dostumuz kılıcımız olurken uzun mesafede arbaletimiz ve tek mermi kapasiteli tabancamız oluyor. Üstelik arbaleti farklı ok çeşitleri ile kullanabilmek mümkün. Farklı ok çeşitlerini yazmak istemedim siz oynayıp görün :)
Biraz da özel güçleri anlatayım. Güçlerimizin arasında teleport olmak, belli bir çevrenizdeki alanda nerde olurlarsa olsunlar canlıları gösteren ya da insanları kontrol etmenizi sağlayan büyüler gibi on farklı özel gücümüz ve bunların her birinin, daha da güçlenmesini sağladığı gibi farklılaşmasını da sağlayabilen iki farklı seviyesi var. Bu yeteneklerimizi öğrenmek için rune toplamamız gerekiyor. Bu yüzden, gittiğiniz görevlerde, işimi bitirip, hemen bölümü geçeyim diyemiyorsunuz. Rune, bone charm, kitap, ses kayıtları ve notları toplamanız gerekiyor. Kitap ve ses kaydı gibi şeyler, ana konuyu içeren şeyler olabildiği gibi yan hikayeleri de anlatabiliyorlar. Bu yüzden, tamamıyla sizin tercihinize kalmış toplamak. Ancak rune ve bone charmlar karakter gelişiminiz için önemli olduğu için mecbur toplamanız gerekiyor. Her görevde yaklaşık olarak 3-4 adet Rune var. Her özellik geliştirmenizde 3 tane rune gerektiğini düşünürsek, bölümleri boş geçmemenizi öneririm.
Ufak bir ara not; Yeri gelmişken anlatayım, her görevin sonunda görev boyunca kaç düşman ya da sivil öldürdüğünüzü gösteren bir ekran çıkıyor karşınıza. Bu ekranda ayrıca, kaç tane rune ya da bone charm topladığınız gibi detaylar mevcut. Ayrıca, hiç kimseyi öldürmeden ya da hiç yakalanmadan oyunu bitirmek gibi challengelar var. Ama bunları yapmak keyfinize kalmış
Her şey iyi güzel de…
Gelelim oyunun can sıkan kısımlarına. Öncelikle oyunun ana ekranındaki takılma, hatta kitlenme, hatta oyundan atma problemi yüzünden, daha oyuna bile giremeden canınız sıkılmaya başlayabilir. Mesela ben oyunu ilk açtığım zaman (daha doğrusu açmaya teşebbüs ettiğim zaman) dakika 1 gol 1 misali bir hata ile karşılaşmıştım. Oyunun save problemleri de maalesef çok fazla.
Bitirirken:
Aldığı her ödülü sonuna kadar hakkeden bir şaheser. Hikayesi, sunumu, atmosferi, oyun mekanikleri... her şeyiyle harika bir oyun. İlk başlarda senaryo biraz apar topar başladığı için (bir Bethesda klasiği) biraz çemkirdim, itiraf ediyorum. Ama daha sonra, oyun ilerledikçe fikrim anında değişti.
Görevleri dilediğimiz gibi gerçekleştirebilmeniz de bir diğer güzel etmen. İster önünüze geleni öldürerek ilerleyen bir katil, isterseniz işinizi sessizce gören bir suikastçı ya da kimseye görünmeden ilerleyen bir hayalet olun. Hepsinin sonuçları, şehirdeki etkileri ve kişilerin size bakış açıları farklılık gösteriyor.
Eğer ingilizceniz yok ise oyunun Türkçe yaması da mevcut benim ingilizcem iyi olmasına rağmen oyunu türkçe yama kurarak oynadım çünkü diyalogları falan çevirirken aksiyonu kaçırmak istemedim size de öyle yapmanızı öneririm
Hikâye, görsellik müziklerin oluşturduğu, teknik detaylardan uzak olan atmosfer hususunda Dishonored, size gizlilik oyunu olduğunu defalarca kanıtlayacak, defalarca gözünüze sokacak. “Saklanmadan git bakalım ne oluyor!” dercesine yapay zekalarını üzerinize doğru gönderecek, uzunbacaklar sizi mütemadiyen rahatsız edecek ve “Tamam kardeşim salın beni saklanayım ya!” diyerek görevi baştan oynamak zorunda kalacaksınız ve bunu yaparken eğer sabırlı bir insansanız muazzam derecede haz alacaksınız. Çünkü bu Dishonored.

Artılar:
+Atmosfer
+Kılıç bizim elimizde ve ne yapcağımız bize kalmış
+Her şeyin bir bedeli var
+Her NPC'nin kendi öyküsüne sahip
+Birden farklı son
+Kitaplar dergiler mektuplar Dunwall şehrinin aslında ne kadar derin olduğunu gösteriyor
+Atmosfer
+Akıcı oynanış
+Yapabileceklerimizin sınırı yok hayal gücümüz geniş olsun yeter (belli bir yerden sonra yaptıklarımı görüncde ağızım açık kaldı)
+Senaryo
+Kolay kontroller
+Mekan dizaynı

Eksiler:
-Ana karekterimiz Corvo'nun da bir hikayeside olsa keşke
-Müzikler az
-Bazı kaplamalar atari devrinden hallice
-Çoğu zaman can sıkan save problemleri :'(


Grafik : 82
Senaryo : 90
Oyunculuk : 92
Ses ve Müzik : 83

Genel : 86,75 ten 87

Not: 10 Ağustos 2017 tarihinde yazıldı
Diposting pada 1 Juni 2020.
Apakah ulasan ini membantu? Ya Tidak Lucu Penghargaan
4 orang menganggap ulasan ini membantu
Tercatat 31.1 jam
BioShock'u BioShock yapan neydi? Tabi ki derin hikayesi, retro-fütüristik atmosferi, kendine has birinci şahıs mekanikleri ve maskotlaşmış olan sübyancı robotları... Bugün BioShock Infinite adlı oyunu inceliyorum. Deli gibi materyal yağmaladığımız BioShock'un üçüncü oyunu, İlk iki oyunun geçtiği sanat, bilim ve özgür düşünce ile kafayı yiyip işleri çığrından çıkarmış olan Rapture şehrinden bahsetmeyeceğim. Çünkü BioShock bizi denizin derinliklerinden göklere çıkarıyor son oyunuyla.

Neresinden başlayacağımı bilmiyorum gökyüzünde yüzen Columbia şehrini anlatmaya. 85 yılda inşa edilen Columbia her tarafı propaganda afişleriyle dolu yozlaşmış eğitim ile beyni yıkanan cahil bir nesil yetiştiren, yöneticisi Comstok'un kendini peygamber ilan ettiği ve insanların dini sömürü ve ırk din ayrımı yapılarak bölünüp yönetildiği uçan bir şehir. Bu şehir beyaz adam sevdalısı ve tam bir Amerikan faşizanı öyle ki Amerika kurucu liderleri birer peygamber kabul edilmişken, siyahileri kölelikte kurtaran Abraham Lincoln bir şeytan olarak tasfir edilmiş. Kızılderili, Amerikan ya da Çinli olmayan her ırk kusurlu ırk. Şehirdeki beyaz adamlar huzur ve refah içinde yaşarken alt ve fakir sınıfın ise tamamını diğer ırklar oluşturuyor. Şehirde bir beyazın siyahi ile olan aşkı büyük bir suç. Aynı zamanda uçan şehir Nuh'un gemisine de benzetiliyor.

Oyun boyunca şehrin her yerini geziyor ve farklı amaca hitap eden ve farklı siyasi görüşleri olan örgütlerin bir çoğunu ziyaret ediyoruz. Öncelikle atmosferden bahsedeyim. BioShock Infinite'nin atmosferi şüphesiz ilk 10'a girer benim için. Yapım ekibi ince ince animasyon çalışmış ve bize retro-füturistik bir şehirde geçen günümüz bir çok bilim-kurgu filminden çok daha başarılı bir hikaye anlatmış. Tüm mekanlar ince ince tasarlanmış. Görev rotasını değiştirip biraz şehri gezdiğimizde büyüleniyor ve yaşadığını hissediyoruz şehrin. Piknik yapan insanlar, satıcılar, cugara çeken çocuklar, dans edenler, güneşlenenler, dinlenenler, karnavallar, oyunlar, oyuncaklar... Şehrin her yerinde bir aktivite var ve animasyonlar neredeyse kendini hiç tekrar etmiyor.

Şehirde kendi başına takılan her sivil için ayrı bi replik yazılmış herhangi bir binanın her hangi bir odasına girdiğinizde bile odanın tasarımı anlamlı bir şekilde dizayn edilmiş. Columbia gerçekten yaşayan bir şehir. Etrafta birçok şeyle etkileşime girilebiliyor. Zaten her şey de lootlanabiliyor. Lootla babam lootla.

Ana karekterimiz Booker DeWitt ise kumar borcunun kapanması karşılığında bu uçan şehirde hapis tutulan bir kızı kurtarması için gökyüzüne yollanıyor. Bu hikayemizin girişi elbette, fakat oyunun hikayesi kitaplara sığmayacak kadar derin ve karmaşık. Öyle ki etraftaki tüm ses kayıtlarını dinleseniz bile oyun bittiğinde kesin olarak açıklanmayan ve üzerine teori yürütmemiz için eksik bırakılan hikaye ögeleri mevcut. Ya da sığmamış ta olabilir. Elizabeth'ten de bahsetmesek olmaz elbette, çünkü o da oyunun başardığı en iyi şeylerden biri. Ve Elizabeth büyük konuşmayayım ama şimdiye kadarki en gerçekçi takip karekteri. Gezdiğimiz her mekana ayak uyduruyor, savaştığımızda saklanıyor, etrafı inceliyor, sigara içen birinin yanında gerçekten öksürüyor, erkekler tuvaletine girmeyip bize acele etmenizi söylüyor, etraftaki insanlarla sohbet ediyor ve çok ama çok daha fazlası... Takipçi karekterimiz etrafla sürekli etkileşimde savaş esnasında size yardımcı olacak etmenleri paralel evrenlerden getiriyor. Hatta sizin için etrafı bile lootluyor. Elizabeth size co-op modda bir arkadaşınızla oynuyormuşsunuz hissi veriyor. Oyunun mekaniklerinden bahsedicek olursak bir çoğu ilk iki oyunla aynı. Big DADDY yerine Handy Manler var. Sadece iki silah taşıyabiliyoruz ve mermi alıp, Vigor ve silah upgradei yapabileceğimiz otomatlar bu oyunda da mevcut. Bunun dışında sağ tuşla kullanabileceğimiz ateş ve elektrik atmamızı vb. sağlayan bir çok Vigor mevcut. İşin içine bir de kancamız girince oyun klasik FPS mekaniklerinden uzaklaşıp kişisel bir savaş deneyimi yaşamamızı sağlıyor.

Oyun ne hikayesiyle ne de mekaniksel olarak kendini pek tekrar etmiyor. Grafikler gayet başarılı, ışık ve karanlık harika kullanılmış ve evet Unreal 3'ün suyu çıkarılar yapılmış bir oyun olduğu için kaplamalar bazen geç geliyor. Oyunu normal moddan yüksekte oynarsak düşmanlarımız kafalarından bile tek seferde ölmediği için akıcı savaş mekanikleri topallamaya başlıyor. Oyunun hikayesine diyecek bir şey bulamıyorum, zira işin içinede parelel evrenler girince olanları ağzımız çık izliyoruz. Gayet etkileyici bir gidişata ve başarılı bir sona sahip. Fakat oyunun alt hikayesi çok derin olduğundan ve BioShock bir RPG olmadığı için oyun ne kadar etkileyici sahne içerse de hikayenin tamamını akıcı bir şekilde anlatmayı başaramıyor. Çünkü her oyuncu tüm mapi ayrıntısıyla dolaşıp etraftaki tüm ses kayıtlarını toplayıp sırasıyla dinlemek istemiyebilir. Bir FPS oyunundan ne bekliyorsanız hepsi fazlası ile mevcut BioShock Infinite'de. Bu da aşkla yapılmış oyunlarda biri. BioShock Infinite kesin ve net olarak 7. neslin en iyi oyunları arasında benim için. Oynamayan varsa oynamalı kesinlikle.

Grafik : 86
Senaryo : 90
Oyunculuk : 95
Ses ve Müzik : 88

Genel : 89,75 ten 90

Not: İnceleme 14 Ağustos 2017 tarihinde yazıldı
Diposting pada 14 Agustus 2017. Terakhir diedit pada 30 Desember 2020.
Apakah ulasan ini membantu? Ya Tidak Lucu Penghargaan
< 1  2  >
Menampilkan21-22 dari 22 kiriman